Genellikle 40 yaşın üzerindeki yetişkinlerin korkulu rüyası olan kemik erimesi, aslında genel sağlık durumuna göre her yaşta görülebilmekte. Özellikle sağlıksız hazır beslenmenin yaygınlaştığı günümüzde osteoporoz (kemik erimesi) oldukça sık görülen bir kemik hastalığı haline gelmiştir. Kemik erimesi, açık bir anlatımla kemiklerin birim hacimlerindeki mineral varlığının, yoğunluğunun azalması sonucu kemiklerin zayıflaması ve kolay kırılır hale gelmesi durumudur.
Halk dilinde daha anlaşılır tabirle “kemik erimesi” olarak adlandırılan osteoporoz, vücuttaki bütün kemikleri etkilemekle birlikte en çok omur, kalça ve bilek kemiklerini etkilemektedir. Bir iskelet sistemi hastalığı olan osteoporoz, 45 yaş üzerinde görülmeye başlar; kadınları erkeklerden çok daha fazla etkiler. Osteoporoz sonucu oluşan kırıklar ve buna bağlı sakatlıklar bu hastalığı ciddi bir halk sağlığı sorunu haline getirmektedir. Toplumda özellikle yaşlı nüfusun artması ile birlikte osteoporoz önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. Osteoporoz durumunda kemikler zayıfladığından, güçsüzleştiğinden darbelere karşı direnci azalır. Bu bağlamda basit düşme çarpmalarla bile kırıklar meydana gelebilir. Uzmanlar ileriki yaşlarda kemik erimesine maruz kalmamak için erken yaşlardan itibaren yeterince kalsiyum alınmasını ve buna karşı koruyucu önlemlere dikkat edilmesini önermektedir.
Osteoporoz, özellikle ileri yaşlardakilerde kemiklerin zayıflamasına ve kırılmasın neden olan toplumda yaygın olarak görülen bir kemik hastalığıdır. Osteoporozlu kişilerin kalça ve omurga kemiklerinde kırılma riski çok yüksektir. Bu kişilerde özellikle yaş ilerledikçe birlikte düşük kemik kitlesine bağlı olarak kırılma riski artmaktadır. Osteoporoz sorunu her yaşta ortaya çıkmakla birlikte, 40 – 45 yaşların üzerindeki kadınlarda çıkma riski çok yüksektir.
Bu hastalığın meydana gelmesinde; kadınlarda menopoz kadınlarda, yaşlılık, erkeklerde ise yine ileri yaş ve düşük testosteron seviyeleri etkin rol oynar. Bunun sebeplerin yanında kişinin sigara kullanımı ve uzun yıllar sigara bağımlılığı, düşük kalsiyum ve D vitamini alımı da osteoporoz gelişmesinde önemli risk faktörleridir.
Osteoporoza zamanında tanı konabilmesi ve müdahale edilebilmesi için 45 yaş üzeri kadınların ve 60 yaş üzeri erkeklerin kesinlikle kemik yoğunluk ölçümü yaptırması gerekir. Bu işlem kısa sürelidir, kişide ağrı, sızı hissine yol açmayan basit bir uygulamadır. Bunun yanında kişiye yapılan kan ve idrar tahlilleri de tanı konmasını kolaylaştıracaktır.
Geçmiş yıllarda hem menopoz hem de osteoporoz tedavisinde hormon replasmanı tedavisi uygulanmaktaydı. Ancak günümüzde artık hormon replasman tedavisi pek tercih edilmemekte, tedavide öncelikle kırıkların önlenmesi ne yönelik uygulamalar yapılmaktadır. Bunu sağlamak için hastanın düşmesi önlenmeli, kemiklerdeki mineral yoğunluğu korunmalı, arttırılması ve düzenli aralıklarla egzersiz yapılmalıdır. Bu bağlamda osteoporoz riski taşıyan kişilerde kalsiyum ve D vitamini takviyesi de tedavide önemli rol oynamaktadır.
Osteoporoza sebep olan değiştirilmesi mümkün çevresel ve sosyal faktörlerin yanı sıra, yaş, ırk, genetik yapı gibi değiştirilemeyecek risk faktörleri de bulunmaktadır. Ancak bu değiştirilemeyecek faktörler; bebeklikten itibaren yeterli kalsiyum alımı, doğru beslenme, düzenli spor yapma, sigaradan ve alkolden uzak bir yaşam gibi sağlıklı alışkanlıklarla ekarte edilebilmektedir.
İlerleyen yaşla birlikte hemen herkesin kemik erimesi riski taşıdığını söylemek mümkündür. Ancak bazı risk faktörleri osteoporozun daha ciddi hale gelmesine neden olabilir. Bu risk faktörlerinin bir kısmı doğumla ve aileden getirdiğimiz ve değiştirme imkanımızın olmadığı özelliklerdir. Bunlar yaş, ırk ve genetik yapı gibi etkenlerdir. Diğer bir kısmı ise daha sağlıklı yönde değiştirilebilir özelliklerdir. Bunlar beslenme tarzı, hareketsiz yaşam ve sigara kullanımı gibi faktörlerdir.
Bu bağlamda doğuştan getirilen riskler için yapılabilecek pek fazla bir şey olmamakla birlikte, yaşamsal faaliyetlerde, alışkanlıklarda yapılacak değişikliklerle kemik erimesini bir nebze olsun önlemek mümkündür. Bunun için çocukluk döneminde yeterli kalsiyum almak, büyüme ve gelişme döneminde sağlıklı bir kemik gelişimi açısından önemlidir ve ileri yaşlarda da kemik kitlesinin korunması açısından da büyük öneme sahiptir. Vücut için olmazsa olmaz olan kalsiyum, magnezyum, çinko, bakır, florid mineralleri ve A, C, K vitaminlerinin yetersiz miktarda alınması, sodyum ve proteinin ise aşırı miktarda tüketilmesi, kafein, alkol, sigara gibi maddelere bağımlılık osteoporoz gelişimini hızlandırmaktadırlar. Ancak sağlıklı ve yeterli beslenmenin yanında, düzenli yapılan egzersizler (yürüyüş, hafif ağırlıklar ile kol kemiklerinin güçlendirilmesi) ise osteoporozu geciktirmekte, hatta engellemektedir.
Kemik erimesi tanısı, kemik mineral yoğunluğu ölçüm cihazı ile yapılmaktadır. Bu işlem kısa süreli ve ağrısız bir ölçümdür. Kişinin kemik mineral yoğunluğu ölçümü sonucunda normal kemik, düşük kemik yoğunluğu (osteopeni) ve osteoporoz tanıları konulabilmektedir. Kişinin kemik mineral yoğunluğu ne kadar düşükse; kemik erimesi yaşıyor olma ve kemiklerin kırılması riskinin o kadar yüksek olduğu kabul edilir.
Kemik erimesinden korunma önlemleri aslında çocukluk yıllarında başlamalı ve ömür boyu devam etmelidir. Kemik erimesini engellemek için çocuk; yeterli düzeyde kalsiyum almalı, düzenli egzersiz yapmalı, mutlaka bir spora yönlendirilmeli, ileriki yıllarda kadınlarda yeterli östrojen hormonu ve erkeklerde yeterli testosteron hormon düzeylerinin sağlanması gerekir. Kişide çocukluk ve gençlik dönemlerinde güçlü kemiklerin oluşturulması, ileri yaşlarda osteoporoz gelişiminden korunmak için çok önemlidir. Bu bağlamda düzenli fiziksel aktivite, her gün yürüyüş, mümkünse yüzme kemiklerin gücünü arttırmak için etkilidir.
Kemik erimesi kadınlarda daha fazla olmak üzere kırklı yaşlardan itibaren başlıyor. Kronik bir hastalığı olan, kemik kaybını hızlandırıcı ilaç kullanan ve/ veya yukarıda sayılan risk faktörlerine sahip kişilerde daha erken yaşlarda kemik erimesi başlayabiliyor. Bu kişilerde kemik kaybının normalden daha hızlı ilerlemesi de söz konusudur. Kadınlar menopoza girdikten sonraki ilk birkaç yıl kemik kaybın en fazla olduğu dönemdir. 45 yaşını geçmiş kişiler ve özellikle de kadınların için günlük 1500 miligram kalsiyum 400- 800 IU D vitamini alımı büyük önem taşımaktadır. Bununla birlikte kişinin fiziksel olarak aktif kalması, kaslarını güçlendirici egzersizler yapması ve eklemlerinin esnekliği de kemik erimesini, kemik kaybını önlemek açısından çok önemlidir.
Kalsiyum dendiğinde ilk olarak akla süt ve süt ürünleri gelmektedir. Ancak bazı bitkisel kaynaklar sütten daha fazla miktarda kalsiyum barındırabilmektedir. Bu bağlamda özellikle yeşil yapraklı sebzeler kalsiyum bakımından çok zengindir. Sağlıklı bir yetişkinin vücudunun gün içinde ihtiyaç duyduğu kalsiyumu alabilmesi için; 1 bardak süt, 1 kase yoğurt, 1 dilim peynir ve bir tabak yeşil yapraklı sebze tüketmesi önerilir. Ancak bazı besinler kalsiyum ile etkileşerek vücudun emilimini azaltabilirler. Bu bağlamda yüksek miktarda oksalat (ıspanak, pancar gibi) ve fitat (bakla, bazı fasulye ve tahıllar) içeren besinlerin aynı anda, aynı öğün içinde alınmaması, vücudun kalsiyumu layıkıyla alabilmesi için önemlidir.
Kemik erimesini önlemek bağlamında önemli olan D vitamini ise normal gün ışığına maruz kalma yoluyla deride sentezlenmektedir. Kişi günde yalnızca 15 dakika süreyle güneş ışığına maruz kaldığında vücudun ihtiyaç duyduğu D vitaminini almış olur. Ancak ciltte D vitamini yapımı yaşla birlikte azaldığı için, ileri yaştaki kişilerin daha uzun süre güneş ışığından yararlanmaları gerekir.
Kemik erimesi belirtileri gösteren, kemik kaybı yaşadığını düşünen kişiler doktora gittiklerinde kemik testinde belli değerlerin altında veri elde edilmesi durumunda kemik erimesi tanısı konur. Kemik erimesi durumunda günlük kalsiyum ve D vitamini takviyesi ile birlikte alınan kalsiyumun kemikte kalmasını sağlayacak kemik erimesi ilaçlarını kullanmaya başlanır. Kemik erimesi ilaçları ise kemik kaybının yaşandığı bölgeye göre kullanılabilir.
Kemik erimesi omurga bölgesinde olan, buralarda kemik kırığı olan kişilerde kullanılan ilaçlarla, kalça bölgesindeki kemik erimesi, kırığı olanlarda kullanılan ilaçlar birbirinden farklıdır. Ancak kemik erimesinin yaşandığı bölge hangisi olursa olsun, yoğunluğu nasıl olursa olsun bu hastaların her gün düzenli olarak egzersiz yapması, yürümesi önerilir. Bu bağlamda kalsiyum ve demir alımına dikkat etmek, hareketi hayatın bir parçası haline getirmek ve menopoz sonrası yılda 1 defa kemik erimesi ölçümü yapılması kemik erimesini hem önlemek hem de tedavi etmek için önemlidir.
Kemik erimesine sebep olan etkenlerin bir bölümü doğuştan getirilirken çok önemli bir bölümü de beslenme ve yaşam alışkanlıklarından kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda öncelikle günlük olarak yeterli miktarda kalsiyum ve D vitamini alınması esastır. Ancak kalsiyum denince sadece süt ürünleri değil, yeşil yapraklı sebzeler de bolca tüketilmelidir. Kemik kaybını önlemek adına her yetişkin gün içinde; 1 bardak süt, 1 kase yoğurt, 1 dilim peynir ve bir tabak yeşil yapraklı sebze tüketmelidir. Bunun yanında yukarıda da belirtildiği gibi kalsiyum ile etkileşime girerek vücutta kalsiyum emilimini azaltan besinleri birlikte tüketmemeye özen göstermek önerilir. Bunlar yüksek miktarda oksalat (ıspanak, pancar gibi) ve fitat (bakla, bazı fasulye ve tahıllar) içeren besinlerdir. Bu besinler aynı anda alındığında vücudun kalsiyum emilimini bozar. Ayrıca gün içinde güneşten yeterince faydalanmak ve D vitamini bakımından zengin olan balık, yumurta sarısı gibi gıdaların düzenli olarak tüketilmesi önerilir.
Kemik erimesi tanısı konan vakalarda hastalar hastalığı öğrendikten sonra süt içmeye, kalsiyum içeren besinler tüketmeye başlar. Ancak çoğu zaman hastalık başladıktan sonra alınan önlemler çocukluktan itibaren sağlıklı beslenme kadar önemli olmaz.
Kişinin mide sorunları yaşaması, çocukluk yaşlarından gelen beslenme alışkanlıkların sağlıksız olması kemik erimesine neden olmaktadır. Beslenme, çocukluktan gelen bir alışkanlıklar bütünüdür ve çocukluktan itibaren günlük süt, yoğurt ve sebze tüketimi düzenli olmayan kişiler ileriki yaşlarda sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanmak zor olmaktadır. Bu bağlamda günlük düzenli olarak kalsiyum ve D vitamini alınırsa ileri yaşlarda osteoporoz gelişiminin önüne geçilmiş olur. Dikkat edilmesi gereken diğer bir konu ise; kemik erimesini arttırma özelliği olan tiroit, şeker gibi metabolizma hastalıklarının da kontrol altında olmasının gerekliliğidir. Bu hastalıkların tedavisinin yapılması çok önemlidir.
Osteoporoz hem dünya genelinde hem de ülkemizde oldukça sık olarak karşılaşılan bir kemik hastalığıdır. Özellikle ülkemizde daha önceleri çok rastlanmayan kemik erimesi sorunu son yıllarda belirgin olarak görülmeye başlanmıştır. Bu bağlamda kemik erimesinin giderek artıyor olması da ortalama ömrün uzamasıyla ilgilidir. Genel olarak kemik erimesi en çok kadınlarda görülmektedir. Ancak yine kişinin sahip olduğu diğer hastalıklar, sigara-alkol kullanımı, süt ürünlerinin tüketiminin az olması da kemik erimesini tetiklemektedir.
Kemik erimesi sorunu, çok net belirtiler veren bir hastalık olmadığından, hastalar genellikle ilk başlarda fark etmezler. Kemik erimesinin tam olarak belirti vermesi kimi zaman bir omurga veya kalça kırığı ile başlayabilir. Hastalar genellikle başka bir nedene bağlı olarak fizik tedavi, kadın-doğum, ortopedi-travmatoloji veya endokrinoloji doktorlarına başvurmaktalar. Burada kemik erimesinden şüphe eden doktor, kemik erimesi testi istediğinde sorun teşhis ediliyor ve hasta takibe, tedaviye alınıyor.
Kemik erimesinin görülme sıklığı incelendiğinde belli bir meslek grubu, ağır ya da hafif işler yapan kişiler şeklinde bir ayrım yapılmaz. Kemik erimesinin ortaya çıkmasında çalışma koşullarından çok, kişinin yaşam tarzı ve genetik özellikleri belirleyici faktörlerdir. Özellikle de sigara ve alkol tüketimi, hareketsiz yaşam tarzı ve özellikle çocukluk, ergenlik dönemlerinde yeterli kalsiyum alınmaması kemik erimesine yol açıyor. Kişinin çalışma koşulları söz konusu olduğunda ise daha hareketli işleri olanlarda, yürüyen ve bir miktar hafif ağırlıklarla çalışan kişilerde kemik erimesi görülme sıklığı, masa başı işleri yapanlara göre daha düşüktür.
Kemik erimesinin toplumlarda daha sık görülmeye başlanma sebepleri; yaşam süresinin uzaması, yıllar içinde kemiklerin yıpranması, özellikle de çocuklukta sağlıksız beslenme ve hareketsiz çalışma, yaşam koşullarının yaygınlaşmasıdır. Aslında kemik erimesi, uzun yaşamın bir sonucu ve parçasıdır. Bunu en aza indirmek adına da sağlıklı beslenme ve yaşam koşullarına uyulması gerekmektedir. Ülkemizde yapılan çalışmalarda 50 yaş üzeri kişilerin ortalama yarısında kemik erimesi başlangıcı bulunmaktadır.
Kemik erimesi demek, kişinin kemik yoğunluğunun azalması, vücudunda gerekli olandan daha az, daha ince kemiklerin olması durumudur. Kişinin kemikleri zayıflayıp yoğunluğu azaldığı halde kişi kilo almaya devam ederse, elbette ki kemik – yağ dengesi bozulmaktadır. Ancak kas yoğunluğunun bu durumla ilişkisi konusunda çok net veriler bulunmamaktadır. Fakat rutin yaşamı gereği kaslarını yeterince kullanmayan, hareketsiz bir hayat tarzı olan, özellikle de tüm gün masa başında çalışan kişilerde kemik erimesi kasların erimesine eşlik etmektedir. Zira kemik erimesinin durdurulmasında sağlıklı beslenme kadar, yürüyüş yapma, yüzme gibi sporların, egzersizlerin düzenli olarak uygulanması da önemli bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda kemik erimesi aslında kişinin sağlıksız bir vücut kitle indeksine sahip olmasına yol açabilmektedir.