Bir çiftin uzun süre denediği halde gebelik elde edememesi durumunda yapılan tahliller, tetkikler yapılır. Doktorun incelemeleri sonucu doğal yolla gebeliğe engel bir durum tespit edilirse öncelikle bu sorun tıbbi yollarla çözülmeye çalışılır, bunun mümkün olmadığı durumlarda ise fazla vakit kaybetmeden üremeye yardımcı tedavi yolları denenir. Günümüzde tüm dünyada kısırlık vakalarında en sık kullanılan ve en başarılı sonuçlar alınan üremeye yardımcı tedavi yöntemi tüp bebek tedavisidir. Tüp bebek tedavisinde her geçen gün kat edilen ilerlemeler sayesinde bebek sahibi olması imkansız olan çiftler bile 1 – 2 denemede sağlıklı bir çocuk sahibi olabilmekteler.
Tüp bebek tedavisi; kadın ve erkeğin doğal yolla döllenme sağlayamadığı ya da gebelik gerçekleşebilse bile canlı bir doğumun gerçekleşmediği durumlarda çiftlerin başvurduğu kısırlık tedavi yöntemidir. Tüp bebek tedavisinde kadın ve erkeğin üreme hücreleri olan yumurta ve spermler tıbbi yollarla alınır, bunlar laboratuvar ortamında bir araya getirilir, yani döllenme olur. Yumurtanın döllenmesiyle oluşan embriyolar da birkaç gün kontrollü bir ortamda incelenir, bunlardan en canlı, en kaliteli ve gebelik için en uygun olanı ya da olanları anne adayının rahmine yerleştirilir. İşte bu embriyo transferinin ardından 12 gün geçtikten sonra da anne adayına kanda yapılan gebelik testi sonucunda tedavinin başarılı olup olmadığı anlaşılmaktadır.
Kısırlık sorunu ile doktora başvuran herkese ilk seçenek olarak tüp bebek tedavisi yapılmaz. Tüp bebek tedavisi genel olarak stresli, ilaç kullanımı gerektiren, nispeten uzun sürebilen ve de çifti maddi açıdan zorlayabilen bir tedavi şeklidir. Bu bakımdan tüp bebek tedavisi isteyen çiftlere öncelikle detaylı tahliller, testler, muayeneler yapılır, kısırlık öyküleri araştırılır. Tüm bunlardan elde edilen sonuçlar ışığında daha kolay ve masrafsız tedavi yollarının başarılı sonuç vermeyeceği ya da çiftin boş yere zaman kaybetmiş olabileceği düşünülürse, çifte tüp bebek tedavisi uygulanır.
Tüp bebek tedavisi çok özenli ve özel bir tedavi yöntemi olduğu için insanlar genellikle anne adayının tedavi sonrasında hareket etmesinin, günlük yaşamına, iş hayatına dönmesinin, seyahat etmesinin, hatta öksürmesinin, ıkınmasının, yükseğe uzanmasının, hemen ayağa kalkmasının zararlı olabileceği düşünülür. Ancak bunların hiçbiri doğru değildir, gebeliğin tutunması ve sağlıklı bir şekilde devam etmesi üzerinde hiçbir olumsuz etkisi yoktur. Tüp bebek tedavisinde sonra dikkat edilmesi gereken en önemli husus; doktorların önerdiği ilaçların düzenli olarak kullanılması ve eğer yumurtalıklar aşırı derecede uyarılmışsa, fazla büyümüşse de fazla ağrı ve rahatsızlık olmaması için dinlenilmesidir. Bunun dışında gereken uyarıları zaten doktor yapacaktır ve anne adayının günlük rutin iş ve sosyal yaşamından ödün vermesini gerektirecek bir sıkıntı olmayacaktır.
Yukarıda da anlatılmaya çalışıldığı üzere tüp bebek tedavisi anne ya da baba adayının yaşamını olumsuz etkileyen, sekteye uğratan bir işlem değildir. Özellikle de çiftlerin endişelendikleri gibi tüp bebek tedavisinden sonra cinsel yaşamı bırakmak ya da uzun süreli olarak ara vermek gerekmez. Sadece tüp bebek tedavisinde embriyo transfer edildikten sonra, kanda gebelik testi yapılıncaya kadar, yani 12 gün içinde cinsel ilişkiye girilmemesi tedbirli olmak adına önerilebilir. Bu da kesinlikle zorunlu değil, cinsel ilişki tehlike oluşturmaz, ancak çiftin de içi rahat etsin, herhangi bir olumsuzlukta kendini suçlamasın diye bir önlem olarak düşünülebilir. Ancak gebelik testinde pozitif sonuç alındıktan sonraki tüm süreç, tıpkı doğal yolla elde edilen gebeliklerdeki gibi ilerlemektedir, artık bir endişeye gerek kalmaz. Zira tüp bebek tedavisinde çiftin normla cinsel yaşamının devam edişi gebeliğin tutmasına engel oluşturmaz. Fakat bazı vakalarda tüp bebek tedavisinde yumurta geliştirmek için verilen ilaçların birtakım yan etkileri ortaya çıkabilir. Şöyle ki; yumurta toplama işleminden sonra anne adayının yumurtalıklarının hala çok büyük olması, vajinal yolla kullanılan ilaçlar, bazen lekelenme tarzı görülen vajinal kanamalar gibi durumlar normal bir cinsel ilişki sürecini anne adayı için rahatsızlık verici hale getirebiliyor. Bu tür bir durumda öncelikle sorunun geçmesini beklemek, ardından cinsel ilişkiye girmek kesinlikle daha doğru olacaktır. Zaten tüp bebek tedavisini yapan ve gebeliği takip eden doktor ve diğer uzmanlar, anne adayının yaşayabileceği muhtemel sorunlar konusunda deneyimli olduklarından izlenmesi gereken en doğru yolu göstereceklerdir, alınan önlemlerle bu tür sorunlar da en kısa sürede ortadan kaldırılacaktır.
Tüp bebek tedavisinin ilk denemesinde başarısızlık yaşayan çiftlerin de hayal kırıklığı yaşamadan hazır oldukları en kısa süre içinde ikinci bir deneme yapmaları beklenir ve doğru olan da budur. Zira ilk denemede başarısızlık olması durumunda hem çiftle ilgili hem de elde edilen embriyo ile ilgili sayısız inceleme yapılır ve ikinci deneme, büyük bir olasılıkla ilkinde sorun yaratan tüm hususların tespit edilip ortadan kaldırılarak yapılacaktır. Böylelikle de başarılı ve sağlıklı bir gebelik, canlı bir doğum olma olasılığı da artacaktır.
Anne ve baba adayından alınan üreme hücrelerinin aynı ortama konması ya da mikroenjeksiyon yöntemi sayesinde döllenmenin gerçekleşmesi durumunda embriyolar oluşmaktadır. Oluşan embriyolardan en sağlıklı, en kaliteli, en canlı olanı anne adayının rahmine transfer ederek gebelik elde edebilmek amaçlanmaktadır. Bunun için embriyolar genellikle 3 gün, bazen de 5 gün izlenir ve içlerinden bu süre boyunca en sağlam kalan rahme yerleştirilir.
Elde edilen embriyoların 3. güne sağlıklı bir şekilde ulaşabilmeleri genellikle gebelik için yeterli olmaktadır. Eğer çiftin kısırlığa ya da embriyo tutunmasına sebep olan ekstra bir sorunu yoksa 3. güne ulaşan embriyolarla başarılı bir gebelik elde edilebilmektedir. Ancak genetik, kromozomsal, yapısal bir sorun varlığında ya da çok şiddetli erkek kısırlığı vakalarında embriyo transferi için 5. gün de beklenebilmekte ve 5. güne ulaşabilen embriyolara da blastosist adı verilmektedir. Blastosist transferinin çiftin gebelik şansını artırdığı bir gerçektir, ancak her çift için de böyle bir bekleyişe gerek yoktur ve bazı çiftlerin embriyolarından hiçbiri de 5. güne ulaşamayabilir.
Blastosist transferinin gebelik şansını artırdığına dair medyada yer alan haberlerin etkisiyle çiftlerin çoğu embriyo transfer günlerinin 5. gün olmasını istemekteler. Ancak unutulmamalıdır ki; 5. gün (blastokist) transferi bazı ailelerde gebelik şansını artırırken, bazı ailelerde tam tersi etki yapıp bu şansı azaltabiliyor. Zira blastokist transferi yapabilmek için; tedavi sonrası toplanan yumurta sayısının 10 adetin üstünde olması, 3. gün en azından 3 adet birinci kalitede embriyo gelişiyor olması gibi pek çok şartın da mevcut olması gerekiyor. Bu şartlar yoksa blastokist transferine gitmek mevcut şansın azalmasına neden olabilir. O bakımdan bu konudaki en doğru kararı tedaviyi gerçekleştiren uzmanın vermesi en doğru yaklaşım olacaktır. Bazı çiftler için 5. gün uygunken, çoğu vakada 3. gün transferleri en yüksek başarıyı verebilmektedir.