Tüp bebek tedavisi uygulamalarında, hamile olabilme şansına etki eden, oldukça çok miktarda etken bulunmaktadır. Bu etkenlerin içerisinde en önemli olanı, tedavi gören kadının yaşıdır. Hamile olabilme ihtimali, 35 yaşından daha küçük olan kadınlarda en üst seviyelerde, 35 ile 38 yaş arasında kabul edilebilir. 38 ile 40 yaş arasında git gide azalmakta olan, 40 ile 42 yaş arasında gene de umudumuzu kaybetmediğimiz, 42 ile 44 yaş arasında ise, her geçen gün hamilelik şansı azalmış durumdadır.
Her yaş grubu incelendiği zaman, tek embriyonun transfer edilmesi ile hamilelik şansı, yaklaşık % 28 civarında iken, çift embriyonun transfer edilmesi halinde ise bu oran, % 45’e civarında artış göstermektedir. Bir adet embriyo transferinin yapıldığı durumlarda, geriye dondurulabilecek çok fazla miktarda embriyo kalabilmektedir. Bu embriyoların kullanılması ile ciddi sayıda ek hamilelikler elde edilmektedir. Ciddi oranda erkek etkeni ile alakalı olan infertilitede, spermin ciddi şekil problemleri gösterdiği çiftlerde ve sperm üretiminin testikülerin yetersiz olmasından kaynaklanan bozukluğu “azoospermik” durumlarda, aynı şekilde hamilelik şansı tüp bebek tedavisinde azalmaktadır.
Hamile kalmış hiçbir anne adayında, vajinal kanama normal olarak kabul edilemez. Böyle bir durumun gerçekleşmesi halinde, derhal doktora gidilmelidir. Ancak diğer açıdan bakıldığı zaman da, tüp bebek hamileliklerinin ilk dönemlerinde vajinal kanama ve lekelenmeler ile oldukça fazla karşılaşılmaktadır. Bu durum, her zaman için kötü bir işaret olmayabilir.
Tüp bebek tedavisini deneme sayısı ile alakalı, herhangi bir sınırlama bulunmamaktadır. İyi bir tüp bebek merkezinde yapılmakta olan tedavilere rağmen, hamileliğin hala sağlanamaması halinde, deneme sayısı artmaya başladıkça, elde edilmesi beklenen hamilelik şansında da azalma olacaktır. Çeşitli durumlarda sebebi bilinmeyen tutunamama problemi ile karşılaşmış olan eşler, çok fazla deneme yaptıktan sonra, ancak hamileliği elde edebilmektedirler. Uygulanmış olan 8 veya 10. Denemenin ardından hamilelik şansını elde eden anne ve baba adaylarının mutluluklarına çok sık ile eşlik etmekteyiz.
Tüp bebek tedavisi ile sağlanan hamileliklerde düşük yapma riski, normal yollar ile hamile kalan anne adayları ile karşılaştırıldığı zaman, biraz daha yüksektir. Bu düşüklerin sebebinde, tüp bebek tedavisinin hiçbir alakalası bulunmamaktadır. Hamile kalamamaya sebep olan sorunların tamamı, adayların kendisinden kaynaklanmaktadır.
Cinsel yaşamın devam etmesi, hamileliğin elde edilmesine herhangi bir engel yaratmaz. Ancak, yumurta toplama işleminin ardından, yumurtalıkların çok büyük olabilmesi, vajinal yol ile alınan ilaçlar, bazı durumlarda lekelenmeye benzer vajinal kanamalar, normal bir cinsel ilişki dönemi içerisinde, anne adayı için rahatsız verici olabilmektedir.
Yapılan bazı tüp bebek tedavilerinde, transferi sağlanan embriyoların dışında geride çok iyi kaliteye sahip olan embriyolar kalabilmektedir. Kalan bu embriyoların dondurularak saklaması halinde, eşlere daha sonra ki dönemlerde yeniden bir hamilelik şansı yaratmaktadır. Bu sebepten dolayı da, embriyo dondurma tedavisi, anne ve baba adayları için, oldukça yararlı kabul edilen bir uygulamadır. Dondurulan embriyoların, çözülmesinin ardından, yaklaşık %70 ile % 80 civarında canlı kalmaktadır. Bu durum ile beraber, %50 ile %70 civarında hamilelik elde edilebilmektedir. Dondurularak saklanan embriyolar ile elde edilen bebeklerin sağlık durumu, doğal yol ile gerçekleşmiş hamileliklerden, herhangi bir farkı bulunmamaktadır.
Bu güne dek bilinen bu durumun aksine, transferin sağlanmasından sonra hareket etmek, ağır kaldırmak, seyahat etmek, öksürmek, ıkınmak, yükseğe uzanmak, transfer işleminin gerçekleşmesinden sonra ayağa kalkmak gibi aktivitelerin, hamileliğin tutunma ve devamı ile alakalı, hiçbir olumsuz etken yer almamaktadır. Bu dönem süresince dikkat edilmesi gereken konu, doktorların adaylara kullanmalarını tavsiye ettikleri ilaçları, düzgün bir şekilde almaları gerekmektedir. Yumurtalıkların, çok fazla derecede etkilenmiş ve büyümüş olması halinde ise, çok ağrı hissi ile rahatsızlık duyulmaması bakımından dinlenilmesi gerekmektedir.
Bu konu ile alakalı, ihtiyaç duyulan bilimsel çalışma verileri olmadığından dolayı, çeşitli çalışmalar, daha çok hamilelik planlamasına geçildiği zaman içerisinde (prekonsepsiyonel dönem) Akdeniz tipi diyet (yüksek miktarda bitkisel yağlar, sebzeler, balık ve baklagiller ve hafif atıştırmalıklar) ile beslenen hastalarda, tüp bebek tedavisinde başarı oranlarının arttığı görülmektedir. Akdeniz diyetinde yer alan bitkisel kaynaklı az doymuş yağlar, yüksek folik asit ve B6 vitamini, bu beslenme tarzının üstünlüğünde ifade edilen ana içeriklerdir.
Çok fazla kilosu bulunan bayanlarda, tüp bebek tedavisine başlanmadan önce, anne adayının fazla olan kilolarını vermesinin, tedavinin gerçekleşmesinden sonra olumlu etkisinin görüleceği açısından kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak kilonun, gerekli olan seviyeye getirilmesi, tedavi döneminin biraz daha kısalmasına, kullanılması gereken ilaç miktarında azalma olmasına ve tüp bebek ile hamile kalınması halinde, düşük yapma riskinde azalma olmasına sebep olmaktadır.