Kadın, erkek, çocuk, yetişkin herkesin vücudunda çok sayıda hormon salgılanmakta ve bu hormonların her birinin de farklı görevleri bulunmaktadır. Hormonların vücutta pek çok hayati görevi bulunmakla birlikte, biz genel olarak üreme fonksiyonlarının oluşmasına temel hazırlayan hormonları ele alıyoruz. Özellikle östrojen hormonu memelerin büyümesini, kalçaların belirginleşmesini, genital bölgenin kıllanmasını sağlar. Kadında yumurtlamanın gerçekleşmesi sonrasında salgılanan progesteron hormonu ise rahim içini, adetten 12-16 gün öncesinde döllenmiş yumurtanın tutunmasına hazır hale getirir ve gebeliğin devamını sağlar.
Hayati önem taşıyan hormon akışındaki doğal dengeyi, yani beyin, yumurtalıklar ve rahim arasındaki uyumu sağlayan sistemde herhangi bir sorun yaşanması durumu hormon bozukluklarına neden olmaktadır. Bu hormon bozukluğunun oluşmasına genetik faktörler, yumurtalık kistleri gibi pek çok etkenler neden olabiliyor. Bazı vakalarda ise beyinden salgılanan hormonlar hiç faaliyete geçmiyor ve bu da erken menopoza yol açıyor. Kızların normal adet görme yaşı menarş olarak adlandırılıyor ve 12 – 13 yaşlar arasını kapsıyor. Bir genç kızın 16 yaşına gelmesine rağmen hala adet görmemesi, hormon bozukluğu ya da bir genetik soruna işaret olabilir. Bu sebeple böyle bir durumda vakit kaybetmeden bir jinekologa muayene olmak gerekir. Bu durumda gerekli görülürse jinekolog tarafından hormon ilacına başlanır.
Hormon düzensizliği, vücutta salgılanan hormonların düzenli aralıklarla, beklendiği sıklıkta salgılanamaması durumudur. Böyle düzensizlik görülen hormonlar, kadınlık hormonları olabileceği gibi tiroit hormonları ya da başka hormonlar da olabilir.
Hormon bozuklukları genellikle ergenlik döneminde ve menopozun yaklaştığı dönemlerde görülür ve bir süre sonra da düzene girer. Özellikle genç kızlarda aşırı tüylenme dışında görülebilen hormonsal sorunların başında; yumurtlama fonksiyonlarının sağlıklı olmadığı ‘polikistik over’ sendromu gelir. Polikistik over sendromunun seyrinde genellikle tüylenme, adet düzensizliği ve yumurtalık kistleri görülmektedir. Oluşan bu kistler de hormonsal dengesizliklere neden olabiliyor.
Kadında prolaktin hormonunun yüksek olması adet düzensizliğine ve göğüslerden süt gelmesine sebep olabiliyor, hatta bu bağlamda görülebilen göğüslerden süt gelmesi sorunu da birçok genç kızda panik yaratabiliyor.
Tiroit hormonunda yaşanan dengesizlik, üreme fonksiyonlarında bozukluklar yaşanmasına sebep olur. Bu hormon bozukluğu tedavi edilmezse vücuttaki tüylenme iyice ilerler. Adet düzensizliği giderilmezse ileride yumurtlama fonksiyonları sağlıksız olabilir, kısırlık yaşanabilir, aşırı kilo alımına neden olabilir. Bu hormonsal dengesizlikler kişinin hem beden sağlığını hem de ruhsal dengesini bozar, sarsar.
Hormonlar, vücut metabolizmasının işleyişinde önemli bir rol oynar. Gıdalardan alınan kalorilerin ne kadarının yakılacağını ve ne kadarının yağ şeklinde depo edileceğini hormonlar belirler. Özellikle tiroid veya böbrek üstü bezlerindeki sorunlarla ortaya çıkan hormon bozukluğu çok ciddi sorunlara yol açabilir. Bunlar;
Hormonlar kişinin hem fiziksel özelliklerinde hem de ruhsal durumunda değişikliklere sebep olmaktalar. Bu bağlamda serotonin yetmezliği, aşırı dopamin, tiroit yüksekliği gibi hormon bozukluğu türleri kişinin duygu durumunda dalgalanmalara, ani değişimlere yol açıyor. Bu şekilde etki eden hormon bozuklukları aniden görülen aşırı neşe hali gibi, kişiyi depresyona sürükleyen bir olumsuzluk da olabilir.
Kişinin hormonları aslında onun gün içinde ne zaman yatağa girmesi gerektiğini söyler ve gün içindeki enerji kullanımını ayarlar. Günlük ritim (sirkadiyen ritim) tamamen hormonlarla ilişkilidir. Dolayısıyla hormon bozukluğu yaşayan kişiler insomnia, aşırı uyuma, narkolepsi, uyku apnesi gibi sorunlarla sıklıkla karşılaşırlar.
Üreme sisteminin düzgün çalışabilmesi büyük oranda hormonların istenen düzeyde salgılanmasına bağlıdır. Hormon bozukluğu kişinin libidosunda düşüşe neden olabildiği gibi, çocuk sahibi olamamanın da en büyük nedenlerinde birisi olabilir.
Bunların yanında hormon bozukluğu;
Hazır gıdaların tüketiminin tüm dünyada yaygınlaşmasıyla birlikte hormon bozuklukları ve buna bağlı rahatsızlıklar da artmıştır. Aşırı şekerli, paketlenmiş, koruyucu içeren gıdalar başta vücuttaki insülin metabolizması olmak üzere birçok farklı vücut fonksiyonunu olumsuz etkileyerek hormon bozukluğuna neden olabiliyor.
Nefes alıp verme, cilt hücrelerinin geçirgenliği veya ağız yolu ile vücudumuza giren toksinler, yani zehirli maddeler, kimyasallar hormon bozukluğuna yol açabilir. Sıklıkla kullanılan cilt kremleri, parfümler, makyaj malzemeleri gibi kozmetik ürünler bu toksik maddeler arasındadır. Bunların yanında antibiyotiklerle, hormonlu geliştiricilerle veya kimyasal gübrelerle yetiştirilmiş bitki ve hayvanlar, plastik maddeler, teflon tavalar, pek çok temizlik ürünü, kıyafet boyaları, işlenmiş veya koruyucu içeren gıdalar sağlığı, hormon dengesini tehdit eden toksinlerdir.
Hormonları salgılayan tiroid, böbrek üstü bezi, hipofiz gibi salgı bezlerini etkileyen hastalıklar hormon bozukluğuna yol açabilir. Bu hastalıklar; hipotiroidi, hipertiroidi, guatr, haşimato gibi tiroid sorunları, kemik erimesi, hipoglisemi, polikistik over sendromu, Addison hastalığı, Graves hastalığı, şeker hastalığı, Turner sendromu, Cushing sendromu, Paratiroidi, meme, yumurtalık, rahim veya tiroid kanserleri şeklinde sıralanabilir.
Kişinin hormonsal dengesinde salgı bezlerinin sağlıklı çalışması kadar, hormonların birbirleri ile uyum içinde çalışmaları da önemlidir. Çünkü bir hormon bozukluğu başka bir hormon bozukluğunu ortaya çıkarabilir. Örneğin adrenal hormon bozukluğu, ilerleyen zamanlarda tiroid yetmezliğine yol açabiliyor. Bu bakımdan bir hormonun doğru salgılanmasını sağlayıcı önlemler almak, diğer hormonların da dengesini korumaya yardım ediyor.
Hormon bozukluğuna sebep olan diğer sebepler;
İnsan vücudundaki her bir hücre aslında birbiri ile bağlantılı şekilde varlığını sürdürmektedir. Birinin sağlığı ya da hastalığı diğerini de direkt ya da dolaylı yoldan etkiler. Bu bağlamda vücuttaki birbiri ile etkileşim halinde olan onlarca farklı hormon da doğal bir denge içindedir. Dolayısıyla da hormon bozukluğu tedavisinde öncelikle hangi hormonun eksik veya fazla olduğu kan tahlilleri ile saptanır, endokrin hastalıkları söz konusu ise hastalık teşhisi yapıldıktan sonra da tedaviye başlanır. Hormon dengesizlikleri, bozuklukları tedavisinde öncelikle doğal yöntemler işe koşulur.
Hormon bozukluğu tedavisinde hangi hormonun salgılanmasında sorun olduğu önemlidir. Hormonun türüne göre aşağıdakilerden biri ya da birkaçı önerilebilir:
Düzenli olarak egzersiz yapmak mutluluk hormonunu olarak bilinen serotonini artırır. Kişinin kortizol seviyelerini dengeleyerek östrojen sorunlarını giderir. Ayrıca salgı bezlerini hormon üretimini hızlandırır ve kilo kontrolü sağlar.
Vücutta D vitamini üretilebilmesi için güneş ışığı gerekir. D3 vitamini vücutta teknik olarak bir hormon gibi hareket eder. Güneş ışığı sayesinde metabolizmanın faaliyetleri düzenlenir, hormonlar dengelenir.