Tüp bebek tedavisinde en önemli başarı etkenlerinden bir tanesi kadın yaşıdır. Öyle ki bugün için, erkek kısırlığının her çeşidine geniş bir tedavi olanağı sağlandığı halde, tedavide meydana gelen en büyük engel kadın yaşının büyük olmasıdır. Yeni dünyaya gelen bir kız çocuğunda 1 milyon ile 2 milyon civarında olan yumurtalık rezervi, ilk adet dönemine girildiği zaman yaklaşık 250 bin ile 300 bin civarına düşmekte, adetin kesildiği menopoz dönemine dek azalarak yok olmaktadır.
Yaşın ilerlemesi ile beraber, bu rezerv gitgide azalmakta; daha çok 37 yaşından sonra ise, yumurtalık havuzunda ki kayıp hızı bariz bir şekilde görülmektedir. Buna ilave olarak ilerleyen yaş ile beraber, yumurta kalitesinde de bozulmalar ile karşılaşılmaktadır. Bu da hamile olmayı ve sağlıklı bebek sahibi olma şansını minimuma indirmektedir. Bu sebepten dolayı, erken dönem hamilelik kayıpları da genç yaş grubuna göre daha çok görülür. Kadının yaşı ve bununla alakalı az yumurta elde edilmesi başarıyı etkileyen en önemli etkendeir. Ancak yumurtalık kapasitesinin iyi olduğu ön görülen 40 yaş ve üstünde olan kadınlarda, preimplantasyon genetik saptama uygulanarak, % 25 ile %30 civarında hamilelik sağlanmaktadır.
Tüp bebek merkezlerinde ki uygulama sonrasında ki ortalama başarı oranı; 35 yaşından küçük olan kadınlarda, embriyo transferi başına %60 civarındadır. Yaşın ilerlemesi ile beraber, yumurtalık rezervi de azalır. Bu azalma 30 lu yaşların son dönemlerinden itibaren hızlı bir şekilde devam etmektedir.
Genel olarak tüp bebek merkezlerinde, 40 yaş ile 43 yaş arasında, sağlanan hamilelik oranı %23 ile %29’ dur. Ancak yaşın ilerlemesi ile beraber, yumurta ve embriyonun kromozomlarında meydana gelen anormallikler, elde edilen hamileliklerin bir bölümünün düşük ile neticelenmesine sebep olmaktadır. Bu durum da canlı doğum oranlarını ister istemez düşürmektedir.
44 yaş ve üstünde ise, hamile olma oranları daha azdır. Ancak yumurta rezervinin değerlendirmesi sırasında, aynı yaş grubundaki kişiler arasında da ciddi farklılıklar görülebileceği ve bu farklılıkların hamile olma ihtimalini de etkileyeceği göz ardı edilmemelidir.
Kadının adet döneminin 3. Gününden itibaren uygulanacak hormon testleri ve yumurtalık rezervinin ultrason sayesinde yapılacak değerlendirmede uygun görülmesi halinde, anne adaylarına 45 yaşına dek tüp bebek tedavisi uygulanabilmektedir. Ancak 38 yaşını geçen kadınların tüp bebek tedavileri uygulanması esnasında, preimplantasyon genetik tanı uygulanarak, embriyoların kromozom yapıları incelenmeli ve normal oldukları teşhis edilmelidir.
Öncelikle hamilelik gerçekleştiğinde meydana gelme olasılığı olan tıbbi sorunlar olup olmadığı incelenmelidir. Örneğin hipertansiyon veya şeker hastalığı gibi durumlar, hamilelik dönemi boyunca bir takım problemlere sebep olabilmektedir.
Hamile olabilme potansiyelini değerlendirebilmek için, adetin 2. Günü ile 4 günleri arasında uygulanan FSH ve östradiol (E2) ölçümleri ve ultrason ile yumurtalıkların görünümünün incelenmesi bakımından, doktorlara oldukça önemli bilgiler verir.
Yaşı ilerlemiş olan kadınların bilmesi gereken en önemli diğer husus da, genetik sorunu bulunan bebek taşıma risklerinin, genç yaşlarda ki kadınlara göre daha çok olduğu ifade edilmektedir.
Hamilelik ilerleyen yaşlarda meydana geldiği zaman, amniosentez veya koryon villus örneklemesi gibi girişimler ile bu durumu ortaya çıkarmak mümkündür.
Menopoz dönemi, 45 yaş ile 48 yaşları arasında ki bayanların, adet görmesinin bittiği dönemdir. Türkiye’de menopoz dönemi 47 yaşlarında gerçekleşir. Menopoz döneminde kadınların yumurta hücrelerinin meydana getirdiği östrojen hormonunun oranı azalır. Azalan östrojen hormonu sebebi ile de, kadınlarda idrar yolu enfeksiyonu, idrar yolu kuruluğu, vajina kuruluğu ve kemik erimesi ile karşılaşılır. Tüm bu etkenler hamilelik şansını olumsuz etkiler.