Gebeliğin başlangıcından itibaren östrojen ve progesteron hormonlarının salgısında önemli değişiklikler meydana geliyor. Gebeliğin ilerleyişine göre de hormonların günlük salgılanma miktarı ve hatta gün içindeki salgılanma hızı değişmektedir. Hormonlarda gerçekleşen bu değişikliklerin amacı anne adayını bedenen ve ruhen gebelik ve doğuma hazırlamak ve de bebeğin sağlıklı gelişimini sağlamaktır. Anne adayının gebelik boyunca duygusal dalgalanmalar yaşama sebebi de aslında hormonlardaki bu değişimlerdir.
Gebelikten kaynaklı olarak salgılanan hormonların seviyesi arttıkça başta sabahları olmak üzere anne adayları gün boyu bulantı şikayetleri yaşarlar ve bu şikayetler de zaman zaman daha da belirgin hale gelebilir. Gebeliğin 5. haftasından itibaren yaşanan iştahsızlık ya da bazı kadınlarda iştahın artması, ayrıca bazı gıdaları çok severken, diğerlerinden nefret etme durumu aslında bu hormon dengesizliklerinin bir sonucudur. Bu dönmede bazı anne adayları krem, parfüm kokularından, bazı yemeklerin kokularından ve hatta kendi eşlerinin kokularından bile rahatsız olabilirler. Bu sorunlar anne adaylarını çok rahatsız ederken, bunların gebelikte normal ve geçici olduğunu da bilmekte fayda var.
Bu bulantılar genellikle sabah saatlerinde ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple de anne adayları, sabah kalkar kalkmaz yaşadıkları mide bulantısıyla hamile olduğunu hatırlar. Aslında bu bulantılar, gebelik hormonlarının yeterince çalıştığını, iş başında olduğunu ve gebeliğin normal seyrettiğini gösterir. Ancak gebeliğin başında bu tür bulantıları hiç yaşamayan anne adayları da bulunmakta ve bunların da gebelikleri normal bir şekilde seyretmektedir. Yani gebelikte mide bulantısı normal bir şikayettir, ancak her hamile kadın da bulantı yaşayacak diye bir kural yoktur. Bu dönmede gebelik bulantıları anne adaylarının beslenmesini çok fazla etkiliyorsa, beslenme sorununa sebep oluyorsa bu konuda profesyonel bir yardım almak için doktora başvurmak gerekir. Aksi halde bebeğin gelişimi bu yetersiz beslenmeden olumsuz etkilenecektir.
Gebeliğin 6. haftası civarında mide bulantı dışında; sık sık idrara çıkma, yorgunluk, uyku eğilimi, baş ağrıları gibi belirtiler, şikayetler de rutin olarak görülür. Özellikle de baş dönmesi de bu dönemin tipik belirtileri arasındadır. Bu süreçteki yorgunluk ve uyku eğilimi, aslında anne adaylarının gebelik öncesi dönemde vücutlarını çok fazla yormuş olmalarının bir karşılığı olarak düşünülebilir. Bu sebeple de anne adayı bu dinlenme isteğini bol bol değerlendirebilir. Gün içinde fırsat buldukça uyumak, dinlenmek bu belirtilerin daha hızlı kaybolmasını ve gebeliğin de daha konforlu geçmesini sağlar
Göğüslerde dolgunluk ve hassasiyet
Gebeliğin oluşmasıyla birlikte, erken dönemlerden itibaren salgılanan hormonların etkisiyle anne adaylarının meme uçlarının renginde belirgin bir koyulaşma fark edilir. Bununla birlikte memelerde dolgunluk ve büyüme, bir miktar da ağrı ortaya çıkabilir. Bu belirtiler, süt bezlerinin gerekli sinyali almış ve süt üretimi için hazırlık yapmaya başlamış olduklarını gösterir. Bu süreçte memelerdeki dolgunluk anne adaylarına rahatsızlık veriyorsa normalde kullandığı sutyeni değiştirmeli ve memeleri alttan iyi destekleyecek sutyen kullanmalıdır. Gebelik için sutyen seçerken göğüsleri sıkmayacak, ancak kavrayan modeller tercih edilmelidir. Bu dönemde anne adaylarının hiç sutyen kullanmamaları ise bu şikayetlerin daha da artmasına sebep olabilir.
Sık sık acıkma krizleri yaşanır!
Anne adayları değişen hormon dengelerinden dolayı iştahsızlık ve mide bulantısı yaşamıyor ya da bunları az yaşıyorsa çok sık aralıklarla acıkmak kaçınılmazdır. Gebelik gerçekleştiği andan itibaren yine artan hormonların etkisine bağlı olarak anne adayları çok sık acıkır. Bu sebeple de sağlıklı bir gebelik ve fazla kilo alımını önlemek için sık ve az beslenmek önerilir, ancak porsiyonlar normalden daha küçük olmalıdır.
Sık sık idrara çıkma nöbetleri yaşanır!
Gebeliğin başından itibaren rahim büyümeye ve idrar torbasına baskı yapmaya başladığından idrar torbasının çok az miktarda dolması bile idrar yapma ihtiyacının uyanmasına neden olabilir. Böyle olunca da gebeliğin 6. haftasında bile anne adayları sık idrara çıkmak ister, bu sebeple de gebelik boyunca hiçbir gece deliksiz uyumak mümkün olmaz.
Papsmear testi zamanı geldi!
Gebelik doktoru gebeliğin 6. haftasında Papsmear testi için bir jinekolojik muayene önerir. Jinekolojik muayene esnasında rahim ağzından sıvı örneği alınması işlemi olan Papsmear testi, tamamen ağrısız, ancak bazı anne adaylarını rahatsız edebilecek bir işlemdir. Test için rahim ağzından alınan sıvının Patoloji uzmanı tarafından mikroskop altında incelenmesi, hem gebeliğin seyrinin olumlu olmasına yardım eder hem de bu bölgede ileride kanser oluşturabilecek hücrelerin görülmesini sağlayabilir. Ayrıca papsmear testi, rahim ağzı enfeksiyonları için de tanı koymaya yardım eder. Sağlıklı bir yaşam için aslında yılda bir kez tüm kadınlara papsmear testi yapılması önerilir. Bu bağlamda gebelikte de bu testin yapılması faydalı olur.
Vajinal ultrason yapılır!
Gebelik boyunca çeşitli nedenlerle ve çeşitli haftalarda vajinal ultrason muayenesi yapılır. Gebeliğin 6. haftası da yine vajinal ultrasonografi için uygundur. Bu süreçte rutin olarak yapılan jinekolojik muayene, Papsmear için örnek alınması ve vajinal ultrasonografi uygulaması bebeğe asla zarar vermez. Anne adayları kesinlikle bu tür yersiz şüphelere kapılmamalılar. Eğer bu tür gerekli uygulamaların gebeliğe zarar verme riski olsaydı, zaten gebelikte cinsel ilişkiye izin verilmezdi.
Cinsel ilişki devam ediyor!
Doktor, ekstra bir sorun görmedikçe, cinsel ilişkiyi yasaklamadıkça gebeliğin başından en son 4 haftaya girilinceye kadar düzenli olarak cinsel ilişki yaşanabilir. Gebelikte doğru ve kontrollü bir şekilde yaşanan cinsel ilişki bebeğe ve gebeliğe zarar vermez, hatta anne ve baba adaylarının birbirlerine olan bağlılığını arttırır.
İlaç ve kimyasallardan uzak durulmalı!
Gebeliğin başından sonuna kadar esas olan bir husus varsa, o da doktorun önerisi ve reçetesi dışında hiçbir ilacın kullanılmaması gerektiğidir. Bu bağlamda bebeğin organ gelişiminin devam ettiği gebeliğin 1. trimesterında (ilk 3 aylık dönemde) da doktor önermedikçe hiç bir ilaç kullanılmamalıdır. İlaçların yanında, kimyasallar barındıran saç boyaları, manikür, pedikür gibi uygulamalar ve aslında gerçekten ihtiyaç duyulmayan ekstra tüm uygulamalardan kaçınılmalıdır. Gebeliğin her hangi bir döneminde alkol, uyuşturucu, sigara gibi bebeğe zarar verebilecek alışkanlıklar tamamen yaşamdan çıkarılmalıdır.
Gebelikte sigara kullanımı düşük riskini artıran bir sorun olduğu gibi, ileri gebelik haftalarında da erken doğum riskini artırır. Bunun yanında sigara, bebeğin doğum kilosunun olması gerektiğinden daha düşük olmasına neden olabilir. Zaten kadınların çoğu gebelik hormonlarının etkisiyle sigaradan ve sigara kokusundan tiksinirler, gebelik öncesinde sigara kullanmalarına rağmen gebelik döneminde sigara kokusuna tahammül edemezler. Çok nadiren de olsa sigaradan tiksinmeyen, hala sigara içmek isteyen anne adayları da bilinçli iradelerini kullanarak sigara içmekten ve sigara içilen ortamlarda bulunmaktan kaçınmalılar. Zira sigara hem anne adayının hem de bebeğin yaşamını, sağlığını tehlikeye atabilecek zararlı maddeler içermektedir.
Düşük gebelik olabilir!
Gebeliğin 6. haftasından itibaren anne adayları, düşük belirtilerine karşı duyarlı olmalılar. Bu süreçte yaşanan az ya da çok kanama ve ağrı gibi semptomlar düşük tehdidinin en önemli belirtileri arasındadır. Gebelikte her kanama ve ağrı düşük olacağı anlamına gelmemekle birlikte, gebelikte kanama miktarı ne olursa olsun mutlaka doktor muayenesi gerektiren bir durumdur. Zira her düşük vakası öncelikle kanama ile başlıyor. Ancak bu konuda yapılan çalışmalar, sağlıklı bebek doğuran annelerin ortalama % 30-40’ının gebeliklerinin herhangi bir döneminde kanama şikayetinden yakındığını gösteriyor. Yani gebelikte bazı dönemlerde kanama olabilir, bu kanama kesinlikle düşüğe işaret değildir, fakat düşük belirtisi olma riski de yüksektir. Bu bakımdan da doktor tarafından muayene gerektirir.
Gebeliğin 6. haftasında bebekte oluşan değişiklikler
Gebeliğin 6. haftasının başında anne adayından bebeğe oksijen ve besin maddelerini götürecek, bebekten aldığı karbondioksit ve artık maddelerini de anne adayına geri getirecek dolaşım sistemi olan plasenta işlev görmeye başlamıştır.
Bebeği beslemekten sorumlu hücreler olan trofoblast hücreleri, rahim içine yerleşme esnasında rahim duvarının derinliklerine kadar inerek villus adı verilen parmaksı çıkıntıları oluştururlar. İşte bu çıkıntıların arasında bebeğe ait kan dolaşımı, villuslar arasındaki alanda ise anne adaylarına ait dolaşım sistemi bulunmaktadır. Birbirine direkt olarak temas etmeyen bu iki dolaşım sisteminden, anne adayının dolaşım sisteminde bulunan bağışıklık sistemi hücreleri bebeğe ait hücrelerle direkt olarak karşılaşsaydı, kendilerine sadece % 50 oranında benzeyen bu hücreleri yabancı olarak algılayacak ve bu hücrelere hasar vermeye çalışacaktı. Pek çok organ nakli vakasında da tam olarak başarı sağlanamamasının en önemli nedenlerinden birisi budur. Çünkü başka bir vücuda ait olan organı, diğer vücut “yabancı” algılıyor ve kabul etmiyordur. Nakil edilen organ, organı alan beden tarafından reddediliyor ve vücuttan atılmaya çalışılıyordur. İşte bu şekilde kendi içinde yabancı bir dokunun büyümesine izin verebilme durumu sadece gebelikte mümkündür. Doğanın bir mucizesi olarak kabul edilen gebelik, bir canlının içinde tam olarak kendine ait olmayan başka bir canlının var olması ve büyüyüp gelişmesi durumudur.
Gebeliğin bu haftasında bebeğin sağında baş kısmından en ucuna kadar kıvrımlı yapı, nöral tüp adı verilen tüp şeklindeki bir boşluk oluşacaktır. Bu boşluktan ise beyin ve omurilik dokusu gelişecektir. Bu haftalar içinde bebeğin arka kısmı ön kısmına göre daha hızlı gelişme gösterir, bundan dolayı da adeta ters bir C şeklini alır.
6. hafta gebeliklerde bir de kalp, damarlara kanı pompalayarak dokuların kan ihtiyacını karşılama görevini yerine getirmeye devam ediyordur.
Gebeliğin 6. haftası için öneriler
Gebelik durumu başından sonuna, yani doğuma kadar inişli, çıkışlı, ekstra özen isteyen, çok farklı değişikliklere müsait bir süreçtir. Özellikle de hormonsal dengelerdeki değişiklikler ve gebelik hormonlarının tavan yapması fiziksel ve duygusal pek çok alanda farklılıkları beraberinde getirir. Gebeliğin özellikle 6. haftasından itibaren ortaya çıkan hormonsal değişimler anne adayında duygusal dalgalanmalara neden olabilir. Genellikle 6. -10. haftalar arasında kendini daha belirgin bir şekilde göstermeye başlayan bu durum çoğu zaman anne adayının kendini daha iyi hissetmesi şeklinde ortaya çıksa da bazen olumsuz duygu durumlarının yaşanmasına neden olabilir. Hatta bazı gebeliklerde kadın, kendini tanıyamayacak değişimler içine girebilir ya da baba adayı, eşini tanıyamadığını düşünebilir. Bu süreçteki normal dışı olumsuz duyguların temelinde ise saptırılmış, gerçeğe uygun olmayan, mantık dışı düşünceler vardır. Bunların etkisine girmemek adına anne adaylarının olumluya odaklı kitaplar okuması, duyguları yumuşatıcı televizyon programları izlemesi ve negatif kişilerden özellikle uzak durması gerekir.
Anne adayı sorular içinde boğulabilir!
Gebelik ve doğum süreci, özellikle de bebek doğduktan sonra neler yaşanacağı hususları çoğu zaman bir muamma şeklindedir ve anne adaylarını endişelendirir, gereksiz sıkıntılara sokabilir. Bu bağlamda “İyi bir anne adayı ve anne olabilecek miyim?, Bebeğim sağlıklı doğacak mı?, Maddi durumumuz çocuğu büyütmeye elverişli mi?, Güzelliğim ve çekiciliğim bozulacak mı?, Eşimle duygusal ve cinsel ilişkim bu durumdan olumsuz etkilenecek mi” gibi sayısız sorular anne adaylarının kafasının içinde dolaşıp durur. İşte gebelikte bazı anne adaylarının yaşadığı ekstra ruhsal dalgalanmaların da en önemli sebepleri bu sorulara mantıklı yanıtlar verememektir. Kendinden ve eşinden çok da memnun olmayan, çevredeki olumsuz seslere ve kişilere çok fazla kulak asan anne adayları bu sorulara olumsuz yanıt verir ya da bu soruları yanıtlamaktan kaçarlar. Hal böyle olunca da duygusal bunalımlar, buhranlar ve depresif tutumlar kaçınılmazdır. Aslında en doğrusu bu tür zor soruları düşünmemek ya da yanıtını bekleyip görmeyi seçmektir. Zira bu soruların yanıtları herkesi aşar. Bu tür soruların tek gerçek, mantıklı yanıtı vardır: Bilmiyorum ve bekleyip göreceğim! Çünkü daha hiç yaşanmadan bilmek mümkün olmayacaktır. Bekleyip, en iyisini ümit edip, zamanı geldiğinde iyiye yönelik çaba göstermek yeterli olacaktır. Bu sorular ve yanıtlamaya çalışma dönemlerinde akla takılan soruları aşağıdaki şekilde, olumluya yönelik olarak değiştirerek sormak ise anne adaylarını çözüme götürecektir.
Doğru bir yanıt vermek ve doğruya, mantıklıya yönelmek için aslında en önemli olan, doğru soru sorma ve doğru hayali kurmaktır. Biriyle konuşurken ya da kendi kendimizle konuşurken kullanılan kelimeler, sorulan sorular, kurulan cümleler bilinçaltını yönlendirmektedir. Bilinçaltı çok büyük bir güçtür ve doğru yol izlenirse kolaylıkla yönlendirilebilir. Bu bağlamda olumlu cümleler kurmak, olumlu olana yönelmek, odaklanmak kesinlikle olumlu sonuç getirecektir. Şöyle ki; “eğer yemek yemezsen büyümezsin” cümlesi yerine “eğer uzun boylu ve benim gibi zeki olmak istiyorsan yemek yemelisin” cümlesi çok daha etkili olacaktır. Çünkü olumlu olan ifadeler, olumluya teşvik etmektedir.
Olumlu düşünmek elbette çok önemlidir. Ancak anne adaylarının olumsuz duygusal dalgalanmaların hepsiyle bu şekilde kendi başına başa çıkması bu kadar kolay olmayabilir. Bu tür durumlarda profesyonel yardım almak en doğrusudur. Psikolojik anlamdaki profesyonel yardım aslında; kişinin kendi başına göremediklerini, anlayamadıklarını kişiye göstermekten başka bir şey değildir. Tıpkı kendi sesini bir ses kaydı yapıp dinlemek gibi, uzman sadece bizim iç sesimize tercüman olur ve doğru, olumlu düşünmeye yönlendirir.
Düşük (Abortus) riski
Gebeliğin ilk haftalarında anne adaylarının korkulu rüyası düşüktür. İşte bu endişe yaratan durum aslında, insan neslinin daha sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için doğanın uyguladığı bir kontrol sistemi gibidir. Zira anneden ve babadan gelen kromozomların ve bunların yapıtaşları olan genlerin yeni canlıda hatalı olduğu doğa tarafından saptadığında o gebelik iptal edilir ve çifte yeni bir şans vererek sağlıklı bir gebelik imkanı doğar. Düşük gebeliklerden sonraki deneme genellikle başarılı bir gebelik şeklinde sonuçlanır. Zaten bu konuda yapılan çalışmalar; erken gebelik haftalarında yaşanan düşüklerin büyük bir bölümünde sebebin anne ve baba adayının kromozomları sağlam olsa dahi, yeni başlamış gebelikte kromozom bozukluğu olduğunu gösteriyor. Bu bakımdan düşük yapan kadınların ağır kaldırmak, eşiyle beraber olmak, çok uzun süre ayakta kalmak, üstteki raftan bir şey almak ve buna benzer yüzlerce nedenle düşük yaptığını düşünmelerinin her hangi bir mantıklı dayanağı yoktur. Düşük nedenleri olarak halk arasında dolaşan bu faktörler, doktorların okuyup yazdığı, eğitim gördüğü bilim kitaplarının hiç birinde bulunmaz.