Stres, sıkıntı, gerginlik günümüzün modern yaşamının ayrılmaz bir parçası olmuş durumda. Büyük, küçük hemen herkes stres altında, depresyona girmek üzere yaşıyor. Çünkü yaşamını devam ettirmek, daha konforlu bir hayata sahip olmak, en iyi eğitimi almak gibi pek çok kaygı sebebi var. Bu bağlamda tıpkı “depresyon” sözcüğü gibi bir de “anksiyete” sözcüğü hayatlara girmiş durumdadır. Anksiyete; başka bir deyişle kaygı yine modern dünyanın hayatların tam da içine getirdiği ruhsal sorunlardan birisidir.
Anksiyete, kişinin her an kötü bir şey olacakmış hissine kapılması, ciddi derecede kaygı yaşaması sorunudur. Sağlıklı bir kişinin bazı olumsuz durumlarda kaygı bozukluğu yaşamaları normal ve sağlıklı olandır. Ancak kaygıdan da öte, ekstra duygu durum bozukluğu durumunda kişi devamlı olarak kendisinin veya yakınlarının başına kötü bir şey geleceği endişesi taşır, yaşam kalitesi ciddi anlamda düşer. Anksiyete bozukluğu yaşayan görülen kişiler, çoğu zaman endişelerinin aşırı abartılı ve yersiz olduğunun farkında olsalar da, bu duyguyu kontrol edemez ve sakinleşemezler.
Anksiyete durumunun ortadan kalkması ciddi ve düzenli bir tedavi ve çoğu zaman terapi gerekir. Özellikle de zaten çok büyük özen gerektiren, pek çok farklı etkeni kendi içinde barındıran gebelik döneminde anksiyete yaşanması daha ciddi sonuçlara sebep olabilir. Gebelik, tek başına anne adayının ruhsal durumunu kimi zaman olumsuz etkileyen ya da en azından hassaslaştıran bir süreçtir. Bunun yanında bir de ekstra kaygı taşımak anlamına gelen anksiyetenin yaşanması anne adayının yaşamını daha da zorlaştırabilir. Çünkü anne adayı gebelik sürecinin nasıl geçeceği, bebeğin sağlıklı bir şekilde gelişip gelişmediği, doğumun sorunsuz geçip geçmeyeceği ve doğum sonrasında yaşamının nasıl olacağı konusunda çok fazla endişelenmektedir. Tüm bunlar gebelik döneminde depresyon ve anksiyete bozukluğunun da artmasına yol açabilir.
Gebelikte döneminde kaygı bozukluğu çok farklı şekillerde ortaya çıkabiliyor. Anne adaylarının bebeğini kaybetme korkusu ilerleyen dönemde ileri boyutlara ulaşıp anksiyete ortaya çıkabiliyor. En çok da uzun süre kısırlık sorunu yaşayan, tüp bebek denemesi yaptığı halde başarılı olamayan, tekrarlayan düşük ve ölü doğum öyküsü olan kadınlarda gebelikte anksiyete yaşanma riski daha yüksektir. Özellikle de daha önceden doğum yapmamış olan kadınlarda doğum eyleminin gerçekleşmesiyle ve doğum sonrasında yaşanması muhtemel sorunlar ile ilgili endişeler çok yaygın bir şekilde yaşanıyor. Aynı bağlamda gebelik ve doğum sonrası dönemde takıntı hastalığı olan Obsesif kompulsif bozukluk yaşanma sıklığında da bir artış söz konusu olur.
Yukarıda anlatıldığı üzere kaygı, kişinin tehdit edici olarak algıladığı, kişiler ya da durumlara tepki olarak yaşadığı normal bir duygudur. Bu bakımdan akıl ve ruh sağlığı yerinde olan normal kişilerin düşük bir seviyede kaygı yaşamaları normaldir ve bu kaygı kişiyi tehlikeli durumlara karşı uyarır, tepki verilmesine imkan sağlayabilir ve bu sayede kendini korumak da mümkün olabiliyor. Ancak bu kaygı durumu, yani stres haline verilen tepki çok fazla olursa ve gerçek bir tehdit faktörü yokken meydana geliyorsa bu büyük bir sorun haline gelir. Bu bakımdan kaygı belirtilerinin kendisi tehlikeli değil, ancak bazen bu belirtiler bazıları için oldukça ciddi boyutta rahatsız edici, yaşamı zorlaştıran ve korkutucu olabilir.
Kişinin kaygı hissetmesinin pek çok farklı sebebi bulunmaktadır. Kişilerde kaygı yaratan, kaygı duymaya sebep olan etkenler farklıdır. Kaygıya sebep olan faktörler;
Kişilerin yaşadığı kaygılarının sebebini belirlemek aslında çok da kolay değildir. Bu kaygıların sebebini öğrenmeden kaygılardan kurtulmak da kimi zaman mümkün olmayabilir.
Kaygı yaşayan kişi; korku, gerilim, endişe, hüzün, mutsuzluk hisseder. Kaygı anında kişi; kaçınma, yerinde duramama, sakin kalamama, acele etme gibi davranışlarda bulunabilir. Kaygılı kişide; kas gerginliği, nefes alamama, çarpıntı, terleme, titreme gibi fiziksel tepkiler verir. Kaygı yaşayan kişi; yaşadığı sorunla baş edememe, her an ölecekmiş gibi olma, yaşamın kontrolünü kaybetme gibi olumsuz duygular içindedir. Hiç kimsenin onu anlamadığı, her şeyin kontrolünün her an kendisinde olması gerektiği, daha iyi olmak zorunluluğu, ancak asla daha iyi olamayacağı inançlarına sahiptir. Bu tür bir kaygı halinde olan kişiler; sosyal ve özel ilişkilerde gergin ve şüpheli olur, sosyal buluşmalardan kaçınır, aslında çok yakın olduğu kişilere de şüphe ile yaklaşır.
Gebelik dönemi tüm anne adayları için olumlu, olumsuz pek çok etken, pek çok değişken barındırır. Neredeyse tüm anne adaylarının hamilelik döneminde endişeli hissetmesi normal bir durumdur. Gebelik, çoğu kez sonucu tam olarak kestirilemeyen ya da doğum sonrasında da olası sorunlar yaşanması muhtemel bir dönemdir. Fakat bu endişe ve kaygı, günlük aktiviteleri olumsuz yönde etkilemeye başlarsa bebeğe de, anne adayına da zararlı olma riski ortaya çıkar. Gebelikte çok şiddetli şekilde yaşanan kaygı durumunda aşağıdaki sorunlar yaşanabilir:
Anksiyete durumunda yaşanabilecek yukarıda sonuçlar gebeliğin seyrini ve bebeğin gelişimini olumsuz yönde etkileyebiliyor. Çünkü anne rahmindeki bebeğin sağlıklı gelişimi için anne adayının sakin, huzurlu ve mutlu bir gebelik geçirmesi açısından oldukça önemlidir. Bebek, anne adayının ruhsal, fiziksel tüm değişimlerden etkilenmektedir.
Gebelikte yaşanması muhtemel pek çok sorun var. Ancak bu sorunların doğal yoldan çözülebilmesi çok önemlidir. Zira gebelik döneminde ilaç kullanılması, tıbbi tedavi uygulanması çok da tercih edilmez, daha doğal yollardan tedavi edilmesi tercih edilir. Gebelikte artan hormon seviyeleri, yaşanan hormonsal değişimler anne adayını anksiyete bozukluğuna daha yatkın hale getirebiliyor. Gebelik döneminde kaygılarla başa çıkmak için öncelikle bu kaygıların doğal olduğunu, yersiz olmadığını bilmek ve kabul etmek gerekiyor. Ancak bunun yaşanma şiddeti, dozu çok önemlidir. Kabul edilebilir düzeyde kaygı normaldir.
Gebelikte aşırı kaygı, anksiyete tedavisi için ilaç kullanmak bebeğin gelişimini ve sağlığını olumsuz etkileyebilir. Fakat bu soruna doğal yöntemlerle çözüm bulmaya çalışmak çok daha faydalı ve doğru olacaktır. Gebelikte kaygı belirtileri çok rahatsız edici etkiler gösterebildiği için anne adayına yardımı olabilecek küçük, daha kolay yapılabilir bazı uygulamalar bulunmaktadır.
Gebelik durumu, kadının hem fizyolojisinde hem de psikolojisinde değişiklikler yaratmaktır. Gebelik öncesinde yaşanmayan hafıza sorunları, aşırı panik hali, aşırı hassasiyet, anksiyete bozukluğu, depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklar gebelikte ortaya çıkabilir. Öncelikle gebelikte bu tür değişimlerin normal olduğu kabul edilmelidir. Ancak psikolojik ve fiziksel değişimlerin anne adayının yaşamını çok fazla etkilememesi, gebelik durumunun önüne geçmemesi esastır.
Gebelik döneminde anne adaylarında görülebilen psikolojik rahatsızlıklardan birisi depresyondur. Depresyona giren anne adayları hayatındaki hiçbir şeyden keyif alamaz, beslenme alışkanlıklarında değişiklik, unutkanlık, anksiyete, değersizlik duygusu ve cinsel arzunun azalması, hatta yok olması gibi daha başka semptomlar eşlik eder. Bu tür sorunların gebelikte zaman zaman yaşanması normalken sorunların artarak devam etmesi anne adayının hayatının bu en güzel dönemini çok sorunlu ve zorlu bir şekilde yaşamasına sebep olur. Bu bakımdan gebelikte yaşanan normal dışı bir kaygı, endişe, anksiyete durumu kesinlikle doğum sonrasına ertelenmemeli, zamanında önlem ve tedavi yoluna gidilmelidir.
Gebelikte terleme, titreme, alınan nefesin yetmediğini hissetme, uyuşma, kalp krizi geçireceğini ya da öleceğini sanma gibi belirtilerle kendini gösteren anksiyete, yukarıda anlatıldığı gibi zamanında müdahale edilmediğinde anne adayı ve bebek için tehlikeli olabilir. bu bağlamda en çok tercih edilen doğal tedavi yöntemleri; nefes egzersizleri, spor gibi aktivitelerken, daha profesyonel bir yardım olarak psikoterapi yoluyla tedavi de sıklıkla tercih edilmektedir. Ancak ansiyetede ilaç tedavisi son çare olarak çok ciddi vakalarda kullanılmaktadır, anne adayının yaşamının tehdit altında olmadığı vakalarda genellikle ilaç tedavisi tercih edilmez.
Gebelik dışındaki dönemde ya da gebelikte anksiyete sorunu olan kişi kendi başına çareler aramak yerine mutlaka doktora başvurmalı ve durumunu riske atmamalıdır.