Tüp Bebek Fiyatları 2017
2 Nisan 2015
3 Maddede Embriyo Transferi
7 Nisan 2015

CGH Tüp Bebekte Genetik Tanı

Doğal yolla bebek sahibi olamayan çiftlerin en büyük umudu elbette ki tüp bebek tedavisidir. Üremeye yardımcı tedaviler arasında en başarılı sonuçları tüp bebek tedavisi ile alabilmek mümkün. Bu bağlamda ortalama 40 yıldır uygulanmakta olan tüp bebek tedavisi de, her geçen gün daha başarılı sonuçlar vermektedir. Zira elde edilen tıbbi ve teknolojik gelişmeler tüp bebek tedavisinin başarı oranını yükseltmektedir. Her geçen gün doktorlar daha fazla deneyim kazanmakta tedavide kullanılan cihazlar daha hassas hale gelmekte ve tedavinin daha fazla merkezde uygulanabilir olmasıyla birlikte de çok fazla çift bundan yararlanabilmektedir. İşte burada bahsi geçen tıbbi ve teknolojik gelişmelerin en önemlilerinden birisi de genetik uygulamalardır. Tüp bebek tedavisinde uygulanan genetik yaklaşımlardan bahsetmeden önce tüp bebek tedavisinin ne olduğu ve nasıl yapıldığına değinmekte fayda var.

Tüp bebek tedavisi nedir, nasıl yapılır?

Bebek sahibi olmak isteyen, ancak doğal yolla gebelik elde edemeyen çiftlerin umudu olan tüp bebek tedavisi, anne adayından alınan yumurta hücreleri ile baba adayından alınan sperm hücrelerinin laboratuvar ortamında bir araya getirilip döllenmeleri ve sonrasında da elde edilen embriyoların anne rahmine transfer edilmesi ile gebelik gerçekleştirme işlemidir. Ancak bu tedavi öncesinde kısırlık sebebiyle başvuran anne ve baba adaylarına çeşitli testler uygulanmakta, muayeneler yapılmaktadır. Yapılan testlerin sonucunda kadında ya da erkekte tespit edilen kısırlık sebebine göre bu sebebi ekarte edecek uygulamalar yapılmaktadır. Bu bağlamda anne ve baba adaylarının gebeliğin oluşması için ihtiyaç duydukları adımlar doktor tarafından belirlenir ve uygulamaya konur.

Tüp bebek tedavisi çiftler için ve özellikle de anne adayları için yorucu ve stresli bir süreç olabilir. Bir de maddi açıdan külfetli olması dolayısıyla çiftler bu zorlu süreci geçirdikten sonra sağlıklı bir gebelik ve canlı bir doğum gerçekleştirmek amacında olurlar. Zira burada asıl amaç ilk denemede başarılı bir sonuç alabilmektir.

Tüp bebek tedavisinde son birkaç yıla kadar laboratuvarda elde edilen embriyolardan uygun görülenler anne adayının rahmine transfer edilmekteydi. Bu işlemin sonunda da başarısızlık yaşama riski yüksekti. Ancak günümüzde uygulanmakta olan genetik işlemler içerisindeki Prenatal Genetik Tanı (PGT) doktorlara sağlıklı embriyoları seçme ve onları rahme transfer etme olanağı veriyor.

Preimplantasyon Genetik Tanı (PGT) nedir?

genetik tani

Tüp bebek tedavisinde sonucu daha başarılı hale getirmek için uygulanan işlemlerden birisi olan Preimplantasyon genetik tanı, tedavide geliştirilen embriyoların rahme yerleştirilmeden önce genetik yapılarının incelenmesine olanak tanır. Preimplantasyon genetik tanı ile embriyoda kromozom veya gen seviyesinde herhangi bir genetik anomali, daha gebelik gerçekleşmeden önce embriyo aşamasındayken teşhis edilebiliyor. Bu bağlamda Preimplantasyon genetik tanı uygulamaları tüp bebek tedavilerinde karşılaşılması muhtemel olan kromozomsal veya genle ilgili sorunların embriyo transferi yapılmadan önce tespit edilmesini sağlar. Bu sayede tüp bebek tedavisinde tekrarlayan tedavi başarısızlıkları, genetik bozukluk taşıyan bir embriyo nedeni ile oluşmuş bir hamileliğin sonlandırılması ya da hasta bir bebeğin dünyaya gelmesi sonrasında yaşanabilecek fiziksel ve psikolojik problemler önlenebilir.

Preimplantasyon genetik tanı kimlere uygulanır?

Embriyo oluştuktan sonraki erken dönemde embriyolarda genetik anomaliler görülme riski yüksektir ve bu durum aslında tüp bebek tedavilerine özgü değildir. Aksine doğal yolla elde edilen gebeliklerde de genetik anomaliler görülebilir. Ancak bu tür anomaliler bazı çiftlerde diğerlerine göre daha sık ve daha ciddi seviyelerde görülebilir. Bundan dolayı da genetik anomali riski yüksek olan çiftlerde; genetik açıdan normal embriyo yetersizliği sebebiyle kısırlık ortaya çıkabilir. Bu çiftlerde tüp bebek tedavisibaşarısızlığını veya erken dönemde gebelik kaybını en aza indirebilmek ve sağlıklı doğum şansını arttırmak için tüp bebek  tedavisi ile elde edilen embriyolar Preimplantasyon genetik tanı yöntemleriyle analiz edilebilir. Bu sayede de “normal” genetik yapıya sahip olan embriyolar seçilebilir ve anne adayının rahmine transfer edilebilir.

Preimplantasyon genetik tanı uygulanması gereken çiftler;

kadinlarda-kisirlik-nedenleri

  • Daha önceki tüp bebek tedavilerinde aslında yüksek embriyo kalitesine rağmen daha önce 2’den fazla başarısız tüp bebek denemesi yaşayanlar,
  • Tüp bebek tedavisi ile ya da doğal yolla elde edilen gebeliklerde 2 ya da daha fazla erken gebelik kaybı yaşamış olanlar,
  • Anne adayının yaşı 37’den büyük olanlar,
  • Anne ya da baba adayının birinde translokasyon ve inversiyon gibi yapısal kromozom anomalisi taşıyanlar,
  • Kromozomsal olarak anormal gebelik hikayesi olanlardır.

Yukarıda sayılan durumlarda, “anöploidi taraması için Preimplantasyon genetik tanı” adı verilen uygulama ile anormal kromozom taşıyan embriyolar saptanmaktadır. Bu tespit sayesinde de embriyolar anne adayının rahmine transfer edilmeden önce kalitesiz ya da sorunlu olanlar ayıklanmış olur.

Bazı vakalarda Preimplantasyon genetik tanı uygulaması, gen seviyesinde talasemi, kistik fibrozis ve daha pek çok tek gen hastalığı anomalisi taşıyan embriyoların tespitinde kullanılır. Preimplantasyon genetik tanı işlemi, genetik bir hastalık taşımayan embriyoların seçilerek rahme transfer edilmesi ile daha sağlıklı bir bebek sahibi olma ihtimalini arttırmaktadır. Genetik bir sorun olma riski yüksek çiftlerin tüp bebek tedavisinde, Preimplantasyon genetik tanı kısırlık problemlerinin çözülmesi için değil, embriyoların genetik tanısı için kullanılmaktadır. Yani bu işlemle kısırlık tedavi edilmez oluşturulan embriyoların tanısı, sağlık durumu ya da bir genetik sorun olup olmadığı anlaşılır.

Tek gen hastalıkları için Preimplantasyon genetik tanının uygulandığı çiftler;

  • Mutasyonu bilinen bir genetik hastalık taşıyıcısı olanlar,
  • Geçmiş dönemlerde gen seviyesinde saptanabilen bir genetik sorun sebebiyle hastalıklı bebeği olanlar ya da bundan dolayı bebeğini kaybetmiş olanlar,
  • Yakın aile çevresinde bir genetik hastalık hikayesi olanlardır.

Anöploidi taraması için Preimplantasyon genetik tanı uygulaması

Bir organizmanın normal kromozom sayısındaki bozulma anlamına gelen anöploidi, pek çok ciddi doğum kusuru ve konjenital ile bağlantılı bir durumdur. Embriyolarda anöploidi taraması için Preimplantasyon genetik tanı, kullanılan tekniğe bağlı olarak, embriyo gelişiminin 3. veya 5. gününde yapılmaktadır. Bu işlemde embriyo biyopsisi ile gelişen embriyonun belli başlı veya tüm kromozomları yönünden analizi yapılır.

Tüp bebek tedavisinde laboratuvar ortamında döllenen bir embriyo, gelişiminin 3. gününde ortalama 6 – 8 hücre içerir. Elde edilen bu embriyodan Preimplantasyon genetik tanı için bir hücre alınarak embriyonun kromozomsal durumu tespit edilebilir. Bu yöntem tüm dünyada en yaygın kullanılan “anöploidi için Preimplantasyon genetik tanı” tarama yöntemidir.

Anöploidi taraması için yapılan “klasik Preimplantasyon genetik tanı” yönteminde genellikle 5 – 9 tane, yani sınırlı sayıda kromozom analiz edilir. Bu sayede embriyonun bu kromozomlar için “normal” veya “anormal” olduğu kararı verilir. Bu işlemde “normal” olduğu, yani sorunsuz olduğu tespit edilen embriyolar seçildikten sonra rahme transfer edilir. Klasik Preimplantasyon genetik tanı yöntemin avantajı tekniğin, diğer yöntemlere göre daha kolay olması ve kısa sürede sonuç verebilmesidir. Bu sayede uygulamayı yapan doktorlar taze embriyo transferi yapabilirler. Günümüzde genetik tanı için en yaygın şekilde kullanılan yöntem klasik Preimplantasyon genetik tanı yöntemidir.

Anöploidi taramasında kapsamlı kromozom taraması

tum kromozom testi

Embriyodaki olası genetik bozuklukları saptamak için uygulanan kapsamlı kromozom taraması, embriyoların mikroarray teknolojisi ile hücredeki bütün kromozomlar bazında taranmasıdır. Klasik anöploidi taramasında yaygın olarak kullanılmakta olan FISH (tekrarlayan düşük yapılan gebeliklerde ve spermde morfolojik kusur olan erkeklerde kullanılan sperm testi) yönteminde kromozomlar sınırlı sayıda bozukluğu görebilecek şekilde tarama yapılır. Ancak kapsamlı kromozom taraması sayesinde tüm kromozomlar sayısal ve yapısal bozukluklar yönünden incelenebiliyor.

Anöploidi taramasında kapsamlı kromozom taramasının avantajları

Kapsamlı kromozom taramasında analiz edilebilen kromozom sayısı fazladır. Klasik Preimplantasyon genetik tanı genellikle 5 – 9 kromozom analizi için geçerlidir ve bu kromozomlar (21., 13. ve 18. kromozomlar gibi) anomalili bir gebelik oluşturma riski yüksek olan veya erken dönem düşüklüklerde sık görülebilen anomalileri içeren kromozomlardır. Klasik Preimplantasyon genetik tanı yaklaşımında diğer kromozomlar analiz edilemez. Bundan dolayı da diğer kromozomların implantasyon başarısızlığına olan katkılarının tespit edilmesi mümkün olmaz.

Kapsamlı kromozom taramasında bir embriyodaki 23 çift kromozomun tamamı taranabilir. Bu sebeple de embriyonun kromozomsal durumu ya da kromozomsal anomalilerin embriyonun ileri dönemlerindeki gelişimindeki olası etkileri detaylı bir şekilde incelenir, tespit edilir. Kapsamlı kromozom taraması ile yaklaşık % 98’lik bir doğruluk oranı bulunmaktadır.

Kapsamlı kromozom taraması embriyo biyopsisini 3. günden blastosist evresine ertelenmesi sayesinde mozaisizm riskine bağlı olan hata oranını azaltır.

Embriyodaki hücreler, birbirlerine çok benzer görülürler, ancak gelişen embriyodaki bütün hücreler aynı kromozomsal içeriğe sahip olmayabiliyor. Bu sebeple de “klasik Preimplantasyon genetik tanı” kapsamında embriyo gelişiminin 3. gününde yapılan embriyo biyopsisi sırasında 8 hücreli bir embriyodan alınan bir hücre, embriyonun geri kalan diğer hücrelerinden farklı bir kromozomsal yapıya sahip olabilir. Bu farklılıklar ya da farklılık olasılığı, “kromozomal mozaisizm” şeklinde adlandırılmaktadır. Bu sorun embriyoların erken gelişim evresinde yaygın olarak görülmektedir. Embriyodaki kromozomsal mozaisizmi tespit etmenin tek yolu embriyodan birden fazla hücre alınmasıdır. Ancak daha erken gelişim aşamasında olan bir embriyodan birden fazla hücre alınması, embriyonun gelişimini olumsuz olarak etkilediği için tercih edilmez.

Kapsamlı kromozom taramasında embriyolar blastosist evresine kadar, yani embriyo gelişiminin 5. ya da 6. Gününe kadar büyütülür ve birden fazla hücre örneği alınarak işlem yapılır. Bu uygulamada hangi embriyonun en yüksek implantasyon potansiyeline sahip olduğunu anlayabilmek amaçlanır. Bununla birlikte gelişen blastosistteki mozaisizm seviyesi görebilmektedir. Embriyodan alınan hücreler, 5. ya da 6. gün embriyosunun plasentayı oluşturacak olan tabakasına ait olduğu için biyopsiden sonra doğacak bebeğe ait hücreler zarar görmemiş ya da sahip olduğu hacim azaltılmamış olur.

Kapsamlı kromozom taraması uygulandıktan sonra adet siklüsünde dondurulmuş embriyo transferi ile anne adayının gebe kalma şansı artar.

Kapsamlı kromozom taramasında gelişen bir embriyonun tüm kromozomlarının incelenmesi kesinlikle kolay bir işlem değildir. Bu uygulama için bir günlük zaman gerekir. Embriyoya 5. günün sabahında biyopsi yapılmışsa genetik analizin sonuçları 6. günde hazır olabilir ve bu sayede taze embriyo transferi yapılabilir. Ancak bu işlemi 6. güne ertelemek tedavinin başarısı açısından bazı olumsuzlukları da beraberinde getirebilir. Bu olumsuzluklar genel olarak;

  • Bütün embriyolar 5. günün sabahında blastosist evresine ulaşamayabilir. Bu durumda da daha az sayıda embriyo kapsamlı kromozom taraması için uygun olabilir.
  • Embriyonun rahme tutunma gücü maalesef ki 6. günde azalır.  Bu durumda da aslında kromozomsal olarak normal bir embriyo, endometrial sebeplerle gebelik oluşumunu engelleyebilir.

Yukarıdaki problemleri önleyebilmek adına biyopsi yapılmış 5. ya da 6. gün embriyolarını dondurarak saklamak mantıklı ve doğru bir yaklaşım olarak uygulanır. Dondurulan embriyolar, daha ileri bir tarihte doğal yapısındaki bir rahim ortamına transfer etmek kapsamlı kromozom taramasında en ideal strateji olarak kullanılır. Bu uygulama ile sadece kapsamlı kromozom taramasında analiz edilen embriyo sayısı en fazlaya çıkmakla kalmaz ve seçilmiş blastosistlerin implantasyon potansiyelleri de, doğala yakın rahim ortamına transfer yapılacağı için sayıca artmış olur.

Preimplantasyon genetik tanı uygulamasında yaşanması muhtemel riskler

tüp bebekte embriyo transferi kaçıncı gün yapılmalıdır ?

  • Çok düşük bir risk olmakla birlikte biyopsi sırasında embriyonun zarar görme riski vardır. Ancak bu risk % 0.1’den yüksektir. Bu sebeple de Preimplantasyon genetik tanı gerçekten ihtiyaç duyulan çiftler dışındaki kişilere önerilmez.
  • Preimplantasyon genetik tanı, tıpkı kapsamlı kromozom taramasında olduğu gibi donmuş embriyo transferiyle birlikte yapılırsa, embriyo kriyoprezervasyonu (embriyo dondurma) zorunlu hale gelir. Bu durumda da yüksek canlılık oranlarının sağlandığı embriyo dondurma programlarının uygulanması gerekir. Dondurulmuş embriyonun çözülmesi sonrası canlılık oranlarının belirli bir oranda sınırlı kaldığı merkezlerde ise bu yöntemin tercih edilmesi önerilmez.
  • Transfer edilen embriyonun “kromozomsal olarak normal” olması gebeliğin gerçekleşme şansını arttırır, ancak garanti etmez. Başarılı bir gebelik oluşması için elbette embriyonun tutunabileceği sağlıklı bir rahim dokusu gereklidir. Reseptif olmayan bir rahim ortamın varlığı ya da rahimde anatomik bozukluklar bulunması da bazı durumlarda gebeliğin başarısız olmasının çok önemli bir sebebidir.
  • Kromozomal olarak normal olduğu tespit edilen bir embriyo ile gebelik oluşması durumunda “genetik hastalığı olmayan” bir bebek sahibi olmayı garanti edemez. Bu bağlamda FISH sperm analizi ve kapsamlı kromozom taramasında kromozom düzeyinde yapılan testler, kromozom seviyesindeki anormallikleri ve buna bağlı oluşabilecek genetik hastalıkları tespit etmeyi amaçlamaktadır. Uygulanan bu yöntemler sayesinde talasemi, kistik fibrozis gibi gen seviyesinde görülen hastalıklar tespit edilemez.  Bundan dolayı da eğer çiftin aile bireylerinde bu şekilde kalıtımsal olarak getirilen bir tek gen hastalığı hikayesi varsa “tek gen hastalığı için Preimplantasyon genetik tanı” yaklaşımı uygulanmalıdır.
  • Embriyo gelişiminin 3. ya da 5 – 6. gününde yapılan Preimplantasyon genetik tanı testleri embriyonun sadece bu aşamadaki kromozomsal durumunu ortaya koymakta, tespit etmeye olanak vermektedir. Ancak bu evreden sonra doğuma kadarki sürede hiçbir değişiklik olmayacağı, genetik ya da başka açıdan rahatsızlıklar olmayacağı garanti edilemez. Ancak bu testlerin yapıldığı günlerden sonra embriyonik dönemde spontan, rutin olarak meydana gelebilecek olası kromozomsal değişiklikler, gelişmeye devam eden fetüste sadece bölgesel farklılıklar oluşturabilir. Bu bağlamda Preimplantasyon genetik tanı testlerinden sonra çoğunlukla hayati tehlike oluşturabilecek ciddi problemler yaşanmamaktadır.
  • Preimplantasyon genetik tanı testlerinde embriyo biyopsisinin gününe ya da tespit için kullanılacak olan tekniğe bağlı olarak % 2 – % 10 oranında yanlış teşhis riski vardır. Ancak bu genetik testlerin anne ve baba adaylarına ve doğması muhtemel bebeğe kattığı artılar, sağlıklı bir gebelik oluşturma konusundaki katkıları düşünüldüğünde bu oran önemsenmeyecek kadar küçüktür. Bununla birlikte bu risk oranı uygulamayı yapan uzmanların deneyimine, testlerin gerçekleştirildiği kurumun fiziksel donanımına, daha önceki uygulamalardaki başarı oranlarına göre değişebilmektedir. Bu bağlamda genel olarak tecrübeli uzmanlar, blastosist aşamasında biyopsi yaptığında elde edilen teşhiste yanılma riski aslında % 3’ten daha azdır. Tıpkı tüp bebek tedavisi ve diğer tıbbi uygulamalarda olduğu gibi Preimplantasyon genetik tanı testlerinde de her geçen gün başarı oranı yükselmekte ve çiftlerin genetik açıdan sorunsuz, sağlıklı bebek sahibi olabilme ihtimalleri artmaktadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.