Globozoospermi, erkek spreminin kafa kısmının olması gerektiği gibi oval değil, yuvarlak şekilde olmasıdır. Bu durum, döllenme aşamasında sorun yaratır. Erkek kısırlığı konusunda önemli bir nedendir. Genelde çok az olarak görülse de bilinmesi gereken bir konudur.
Globozoospermide sperm başında yer alan ve içerisinde yumurtanın dış kısmına yapışacak ve yumurtayı uyaracak olan enzimleri taşıyan ‘’akrozom’’ bülümü yoktur ya da yapısal olarak çok küçüktür. Spermin yumurtaya yapışması ve genetik materyalin yumurtaya transferi için akrozomun yapısal ve fonksiyonel açılardan normal olması yani oval ve tüm saydığımız özelliklere sahip olması gerekir. Globozoospermide ise akrozom kısmı ya hiç yoktur ya da çok küçüktür.
Globozoospermi klasik semen incelemesinde değil, ancak ileri aşama olan morfolojik değerlendirmede ortaya çıkar. Ayrıca erkeğin fiziksel muayenesinde de testis boyutları ve hormon seviyeleri ile diğer tüm fonksiyonlar normaldir. Sperm sayısı, hareketliliği normal ola da yapısal olarak bu anlamda bozukluk vardır.
Akrozomu olmayan spermler, yumurtanın dış kısmına bağlanamazlar. Dolayısıyla tüp bebek tedavisinden ziyade, mikroenjeksiyon ile ancak gebelik şansı elde edebilirler. Ne yazık ki globozoospermi de eşleri normal yolla gebe bırakma şansı yoktur. Spermde akrozom olmadığı için, akrozomda bulunan döllenme ile yumurtaya aktarılacak enzimler de yoktur. Mikroenjeksiyonda bile döllenme oranı düşüktür. Bu aşamada kalsiyum iyonofor kullanılarak ‘’oosit – olgunlaşmamış yumurta- aktivasyonu’’ yapılır ve ancak bu şekilde bir miktar döllenme oranı artar.
Kısaca globozoospermi, kısırlığa neden olan çok önemli patalojik bir sperm durumdur. 1994 yılından önce tüm spermleri globozoospermi özelliği taşıyan hastalarda çocuk sahibi olma konusu maalesef imkansızdı. Bu tanı konulan çiftler merkezlerden geri dönüyorlardı. Ancak sperm donörü ile gebelik elde edilebilmekteydi.
1994 yılında DR. Lundin ve ekibi tarafından ICSI, mikroenjeksiyon metoduyla globozoospermisi olan bir hastanın eşi gebe kalabildi. O zamandan bugüne kadar birçok farklı çalışma ve sonuçlar yayınlandı. Tabii ki mikroenjeksiyonda bile döllenme oranı çok düşük kalmakta, ancak yine de bir ümit olarak ve sonuçlar arasında başarılı gebelikler de olabildiği için hastalar için önemli bir gelişme olarak kabul edilmektedir. Oosit aktivasyonu da bu anlamda önemli bir adımdır. Hatta oosit aktivasyonunun kalsiyum iyonofor ile desteklenmesi de küçük de olsa döllenme aşamasında önemli bir fark yaratmıştır.
Sonuç olarak günümüzde globozoospermi tanısı koyulan hastalar evlerine geri gönderilmiyor. Çok önemli gelişmelerle birlikte mikroenjeksiyon tedavisi deneme şansına sahip oluyorlar. Bu da çiftler açısından büyük ve önemli bir gelişme…