Gebelik dönemi anne adayının ruhsal, fiziksel, psikolojik açıdan çok dikkat etmesi, özen göstermesi gereken bir dönemdir. Anne adayı ne kadar sağlıklı olur, sağlıklı yaşarsa bebek de bir o kadar sağlıklı olacak, gelişimini en iyi şekilde tamamlayacaktır. Bu sebeple de anne adayının öncelikle en sağlıklı şekilde beslenmesi, sigara ve alkol gibi zararlı maddelerden kesinlikle uzak durması gerekmektedir. Gebelik dönemi içinde kullanılan alkol; düşük, ölü doğum, bebekte gelişme geriliği, çeşitli baş-yüz gelişim kusurları ve zeka geriliği gibi istenmeyen durumların oluşmasına sebep olmaktadır. Avrupa’da ve diğer bazı gelişmiş ülkelerde beklerde görülen zeka geriliğinin belirlenebilen en önemli nedeni anne adayının gebelikte alkol kullanmış olmasıdır. Bazı ülkelerde anne adayları arasında alkol kullanımının yaygınlığı çok ciddi sorunlara yol açmaktadır.
Gebelik döneminde ya da normal bir dönemde alkolün sağlığa zararlı olduğu hemen herkesçe bilinen bir gerçektir. Özellikle de gebelikte kullanılan alkolün bebekte istenmeyen durumlar, sorunlara yol açıyor olduğu kesindir. Ancak bu dönemde alınan alkol miktarı ile bebeğin uğradığı hasar doğru orantılıdır. Bu bağlamda gebelikte ne kadar alkol alınırsa bebek ve anne adayı ne kadar zarar görür şeklinde bir veri bulunmamaktadır. Zaten alkolün her türlüsü, en düşük dozu bile zararlı olduğundan anne adayları gebelik süresince ve hatta planlı gebeliklerde hamile kalmadan 3 ay öncesinden başlayarak hiç alkol almazlarsa en doğrusu olur. Ancak hali hazırda alkol kullanana anne adayları, en yakın dönemde alkolü bırakırlarsa bebeklerinin alkolden etkilenme riski kesinlikle azalacaktır.
Alkol, kullanan herkesin vücudunda ve özellikle de sinir ve sindirim sisteminde olumsuz durumlara yol açan bir maddedir. Özellikle de gebelikte alkol kullanımında bebekte çeşitli anomaliler ortaya çıkmakta, bebeğe zarar vermektedir. Bir bardak bira % 5 alkol içermekte, bir kadeh şarap % 10 alkol içermekte ve alkollü bir kokteylde ortalama % 10 alkol bulunmaktadır. İşte bu bağlamda içeceğin barındırdığı alkol oranıyla doğru orantılı olarak da verdiği hasarlar değişmektedir.
Kişinin alkol alma alışkanlığı günlük 60 – 90 gram, ortalama 1-1,5 litre bira şeklindeyse, düzenli olarak alınmasından bahsedilebilir. Günlük 120 gram ve üzeri, yani 2 litre bira ve üzeri düzenli olarak alınması ise alkolizm olarak değerlendirilmektedir. Aslına bakılırsa günde ya da haftada 2 tane bira içmeyi alışkanlık haline getiren, yani aralıkları ne olursa olsun düzenli alkol kullanımında alkolizmden bahsedilebilmektedir.
Gebelikte anne adayının yediği, içtiği her şey annenin kanından plasenta yoluyla direkt olarak bebeğin kanına geçiyor. Aynı şekilde alınan alkol de bebeğin kanına geçmekte ve anne kanındaki miktarla eşitlenmektedir. Bu bağlamda gebeliğin erken dönemlerinde alınan alkol direkt olarak embriyo üzerine olan etkisiyle düşüğe, organ gelişimi döneminde hücreler üzerindeki etkileriyle çeşitli organlarda gelişim kusurlarına, gebeliğin ikinci üç aylık diliminden itibaren hücre çoğalmasının hızlı olduğu dönemde hücrelerdeki toksik (zehirli) etkisiyle santral sinir sistemi hasarlarına neden olabiliyor. Aslında gebeliğin her döneminde alkolün miktarına ve etkisine bağlı olarak bebeğin ölüm riski artar.
Günlük alınan alkol miktarı arttıkça bebekte istenmeyen durumların oluşma riski doğrusal bir ilişki içinde artıyor. Fakat günlük alınabilecek miktar için güvenli bir alt sınır, minimum miktar henüz belirlenmemiştir ve ilerleyen dönemlerde de böyle bir miktarın belirlenmesi çok mümkün değildir. Gebelikte alınan alkol bebekte düşük doğum kilosundan başlayarak zeka geriliği, organ bozukluğu, anomalisi gibi ciddi zararlara kadar uzanabilen pek çok olumsuz etki gösterebilir. Gebelikte alınan alkolün bebek üzerinde yarattığı en ileri anomali Fetal Alkol Sendromu olarak adlandırılmaktadır. Bu Fetal Alkol Sendromu tüm dünyadaki 1000 canlı doğumdan iki tanesinde görülebilmektedir.
Fetal alkol sendromu, bebeğin doğmadan önceki dönemde, anne karnında sürekli ve yoğun bir şekilde alkole maruz kalması sonucu oluşan sorunlar topluluğudur. Bu belirtiler ilk kez 1973 yılında tanımlanmış ve alkolik anne adaylarının bebeklerinde görülen bu ortak belirtiler bir sendrom olarak adlandırılmaya başlamıştır. Fetal Alkol Sendromunun en belirgin özellikleri bebekte; intrauterin gelişme geriliği (bebek doğmadan önce oluşan gelişme geriliği), bebek büyüdükçe fark edilen gelişme geriliği, zeka geriliği, çeşitli davranış bozuklukları ve normal dışı yüz görüntüsüdür.
Fetal alkol sendromlu olan çocukların diğerlerinden farklı, tipik bir yüz görünümleri vardır. Bunlar hemen fark edilirler. Bu sendromda en sık rastlanan baş – yüz kusurları; başın normalden çok ufak olması, üstdudak ve burun arasında oluk yokluğu, çok ince üstdudak, yassı bir burun kemeri, çok küçük bir çene, çok küçük gözler, normalden kısa burun ve gözkapaklarının anormal şekilli olması şeklinde sıralanabilir.
Bunu dışında fetal alkol sendromunda; kalp anomalileri, omurilik anomalileri, kol-bacak anomalileri, genital sistem ve böbrek anomalileri, kulak anomalileri, göğüs kafesi şekil bozuklukları da sıklıkla görülebilmektedir.
Anne karnındayken yoğun olarak alkole maruz kalan, ancak doğumda hiçbir bulgu göstermeyen bebeklerde bile büyüdükçe gelişme geriliği bariz bir şekilde gözlenir ve alkole bağlı diğer etkilerin gözlenmesi bebeğin iki yaşına geldiği döneme kadar gecikebilir. Ancak er ya da geç bu belirtiler görülür, alkolün hiç etki etmediği bir gebelik yoktur.
Fetal alkol sendromu yaşayan bebekler ve ileri yaşlara gelen bireyler yaşıtlarından daha küçük yapılı olurlar, IQ seviyeleri daha düşük olur ve çeşitli davranış bozuklukları da daha sık görülür. Fetal alkol sendromlu çocuklardaki davranış bozuklukları; aşırı aktivite, dikkat eksikliği, algılama kusurları şeklinde sıralanabilir.
Gebelikte kullanılan alkolün bebekte oluşturduğu zarar ilişkin bir alt sınır olmadığını belirtmiştik. Ancak gebelik boyunca düzenli olarak günde 90 miligram alkol kullanan anne adaylarının bebeklerinde fetal alkol sendromu belirtileri görülme riski çok yüksektir. Alkolik anne adaylarının bebeklerinin yaklaşık % 30 – 40’ında fetal alkol sendromu görülür. Her gün düzenli olarak 2-3 bardak alkollü içki tüketen anne adaylarının bebeklerinde fetal alkol sendromu görülme oranı ise % 10 civarındadır.
Tüm gebelik boyunca ve özellikle de gebeliğin ikinci yarısından itibaren yüksek miktarda alkol kullanan anne adaylarının bebeklerinde fetal alkol sendromu çok daha sık gözlenir. Bebeğin hücrelerinin hızla çoğaldığı gebeliğin ikinci döneminde alkol hücreler üzerindeki toksik etkileri nedeniyle başta sinir sistemi olmak üzere diğer organlarda gelişim bozukluklarına neden olur. Kullanılan alkol miktarı arttıkça bebeğin yaşayacağı sendromun şiddeti de artmaktadır.
Gebelikte tüketilen alkolün miktarına bağlı olarak bebeklerde; düşük, gelişme geriliği ve baş ve yüz anomalileri gibi fetal alkol sendromu gibi olumsuz etkiler yaptığı bilinmektedir. Gebelikte ne kadarlık alkolün tam olarak nelere sebep olduğu bilinememekle birlikte alkolün bebeğe çok ciddi zarar verdiği bir gerçektir. Bu sebeple anne adayları gebelik planlandığı andan itibaren ve tüm gebelik boyunca alkol kullanımından kaçınmalıdır. Gebelik döneminde alkol kullanmakta olan anne adaylarının da alkolü acilen bırakmaları bebeğin göreceği hasarı azaltacaktır.