Vajinismus Nedir, belirtileri Nelerdir?
18 Eylül 2015
5. Hafta Hamilelik
21 Eylül 2015

4. Hafta Hamilelik

4. hafta hamilelik

4. Hafta Gebelik

Geçen 3 haftalık süreç içinde anne ve baba adaylarından gelen üreme hücrelerinin birleşimi ile artık yeni bir canlı oluşmuş durumdadır. Kadın ve erkeğin genlerinin harmanlanmasıyla bebek oluşmuş, hem anneye hem de babaya benzeyen, her ikisinden de apayrı bir genetik yapıya sahip bir birey var olmuştur. Bu bağlamda sağlıklı bir genetik yapı, sağlıklı bir yeni neslin en önemli belirleyicisi olacaktır.

Gebeliğin 4. Haftasında anne adayında oluşan değişiklikler

3. haftanın başında yumurtlama gerçekleşti, sperm hücreleri ile yumurta hücresi karşılaştı ve en güçlü sperm hücresi yumurtayı dölleyerek bebeğin genetik yapısını oluşturdu. Anne adayının 23 kromozomluk genetik maddesi ile baba adayının 23 kromozomluk genetik maddesi birleşerek yepyeni bir genetik yapıya sahip bebeğin ilk hücresini meydana getirdi. Zigot adı verilen işte bu hücre hızla bölünmeye başladı. 2 hücre, 4 hücre, 8 hücre ve 16 hücre şeklinde oluşan bu bölünme devam ederken Fallop tüplerinin içindeki yolculuk yeni canlıyı yerleşip büyüyeceği rahim içine doğru götürdü.

Döllenen yumurta morula, yani dut aşamasındayken rahim iç tabakasına ulaşmayı başaran canlı artık blastosist evresine ulaşmıştır. Bebeği oluşturacak bu hücre topluluğu rahim iç tabakasına geldiğinde kendisi için en uygun yeri bularak 4. haftanın başında buraya yerleşecektir. Bu yeni canlı için en mükemmel yer genellikle rahim içinde damarlanmanın en iyi olduğu rahim arka duvarının üst bölümüdür.

Bebeğin rahim duvarına yerleştiğinde (implantasyon) bazı anne adayları lekelenme tarzında bir kanama yaşarlar ve buna halk arasında tutunma kanaması adı verilir. Bu implantasyon kanaması döllenmeden sonraki 3. – 7. günler arasında meydana gelir. Kanamanın nedeni rahim iç tabakasında bebeğin yerleşmesi için bir alan oluşması, bebeğin kendine yer bulması ve bu esnada burada bulunan bir kılcal damara denk gelinmesidir.

4. haftanın sonu aslında gebelik olmazsa kadının adet kanamasını bekleyeceği dönemdir. Planlanmayan gebelik vakalarında anne adayları bu haftasının sonuna kadar, yani 4. Haftanın sonuna kadar gebeliğin hiç farkında değildir. Ancak bir önceki adetin üzerinden 4 hafta geçip de yeni adet kanaması başlamayınca gebelik şüphe edip test yapılır.

Planlanan gebeliklerde ise 4 hafta geçti ve kanama olmadıysa hamilelik ihtimalinin yüksek olması anne adayını sevindirecek bir durum olur. İşte adet kanamasının gecikmesi durumunda anne adayları; kanda beta HCG hormonu (bu hormon implantasyon gerçekleştikten sonra salgılanır) ölçümü yaptırabilirler. Bir önceki adet kanamasının üzerinden henüz 4 haftalık bir süreç geçtiği ve bu hafta içinde tutunma gerçekleştiği için gebelik sadece kanda tespit edilebilir. Kanda gebelik testi için bir sağlık kurumuna gitmek gerekeceği için gebelikten şüphe eden kadınlar 1 hafta daha bekleyip 5. ya da 6. hafta içinde idrarda gebelik testi alıp evde bakabilirler. Zira gebelik durumu öncelikle kanda (genellikle 4. hafta), bir süre sonra ise idrarda tespit edilebilir.

Döllenme oldu ve gebelik gerçekleştiyse kadın bu ay adet görmez, ancak gebeliğin 4. haftası içinde sanki adet görecekmiş gibi belirtiler yaşar. Bu haftanın sonunda gebe kadınların önemli bir kısmında yorgunluk, göğüslerde dolgunluk, uykuya eğilim, bel ağrısı ve ruh halinde ani değişiklikler görülür. Ancak gebelik bekleyen ve kendinde bu belirtilerin, değişikliklerin hiç birini hissetmeyen kadınların biraz daha sabretmeleri gerekir. Çünkü gebelik henüz yeni başlamıştır ve belirtiler henüz ortaya çıkmamış olabilir.

Bebeğin cinsiyeti nasıl belirleniyor?

Bebek isteyen çiftlerin öncelikli temennileri bebeğin sağlıklı olmasıyken, ardından da kız ya da erkek olması konusunda farklı istekleri, beklentileri olabilir. Bazı anne ya da baba adayları ısrarla kız bebek isterken, bazıları için erkek bebek olması çok daha önemli olabilir. Ancak unutmamakta fayda var ki; doğanın dengesinin korunması için doğan erkek bebek sayısıyla kız bebek sayısının birbirine eşit ya da en azından çok yakın olması önem taşır. Bu gereklilik aslında sadece insanlar için değil, tüm eşeyli üreyen canlılar için de geçerlidir.

Yapılan çalışmalardan elde edilen istatistikler; Avrupa ve Amerika’da doğan erkek bebek sayısının kız sayısına oranının 1.05 olduğunu göstermektedir. Yani aslında % 5 oranında daha fazla erkek bebek doğuyor.

Tüm toplumlarda ve insanlık tarihi boyunca insanlar doğacak bebeklerinin cinsiyetlerini önceden belirlemek istemişler ve bunun için bazı yöntemler uygulamaya çalışmışlardır. Toplumların çoğunda eskiden beri ve günümüzde de doğacak bebeğin cinsiyeti çok önemli olmuştur. Bunun için de bilimsel ve tıbbi anlamda bir mantığı bulunmayan pek çok farklı yöntem denenmiş, uygulanmaya çalışılmıştır.

Toplumlarda geçmişten beri erkek bebek isteği kız bebeğe göre daha fazla olmuş ve gerçekleştirmek için de teoriler, deneme, yanılma usulleri kullanılmıştır. Bu uygulamaların en tuhaf olanlarından birisi eski Yunanlıların cinsel ilişki öncesinde erkeğin sol testisini iple bağlama gibi bir taktikleri bile uygulanmıştır. Bu yanlış inanışa göre sol testisi bağlayarak ilişkiye giren erkekler, erkek çocuk sahibi olabilmektelerdir. Bu teori defalarca uygulanıp da aslında mantıklı bir sonuç alınamasa da, 18. yüzyılda bu uygulama daha da ileri boyutlara ulaşmış erkeklerin sol testislerinin kız, sağ testislerinin ise erkek çocuk yaptırdığı düşünülmüş. İşte bu sebeple de dönemin bilim adamları Fransız soylularına erkek çocuk sahibi olmak için sol testislerini aldırmalarını önermiş. Ancak elbette ki istedikleri yönde bir başarı elde edilememiş.

Bebeğin cinsiyetinin belirlenmesinde bilimsel veriler

Yeni doğacak bebeklerin cinsiyetinin ne olacağı anne ve baba adayları için çoğu zaman çok önemli olduğundan bu konuda pek çok araştırma ve uygulama yapılmış. Bu konuda yapılan bazı araştırmalar da anne adayının beslenmesiyle doğacak bebeğin cinsiyeti arasında bir ilişki saptanmasına uygun ortam oluşturmuştur. Örneğin;

  • Sodyum ve potasyumdan bakımından zengin beslenen anne adaylarının bebeklerinin daha çok erkek, kalsiyum ve magnezyum bakımından zengin beslenen anne adaylarının bebeklerinin ise daha çok kız olduğu şeklinde çıkarımlarda bulunulmuştur.
  • Balıkçılıkla geçinen toplumlarda balıkla beslenme yaygın olduğundan erkek bebek doğum oranı kız bebeğe göre daha yüksektir.
  • Alkollü içecekleri çok fazla tüketen ya da alkol sanayinde çalışanların bebekleri genellikle kız olmaktadır.
  • 1960-70’li yıllarda ineklerin daha kısa sürede daha çok gelişmesini sağlamak için östrojen hormonu verilmiş ve bu dönemde kasapların daha çok kız bebekleri olmuştur. Ardından bunu dengelemek adına ineklere testosteron hormonu verilmiş ve bu durum tersine döndürülmüştür.
  • Savaş uçağı pilotları gibi stresli işlerde çalışan erkeklerin daha çok kız bebekleri olduğu gözlenmiştir.
  • Büyük savaşların sonrasında savaştan etkilenen bölgede erkek bebek doğumunda büyük oranda artış olmuştur. Bu durum da savaş sonrasında stresin azalmasına ve beslenme özelliklerinin değişmesine bağlanmaktadır.
  • Psikolojik açıdan sorun yaşayan ve şizofrenili kadınların daha çok kız çocukları olmaktadır.
  • Multiple sklerozlu kadınların daha çok erkek çocukları olduğu gözlenmiştir.
  • Prostat kanseri olanların kızlardan daha çok erkek çocuklarının olduğu gözlenmiştir.
  • Batı Afrika iki büyük kızamıkçık salgını olmuş ve bu salgınların bitişinden sonra erkek bebek doğumunda büyük bir artış gözlenmiştir.
  • Erkek anestezi uzmanları yoğun oranda anestezi gazına maruz kaldıklarından daha çok erkek çocukları olduğu bilinmektedir.
  • Babadan geçen ve erkek cinsiyeti belirleyen Y kromozomu daha hafif ve daha güçsüz bir sperm tarafından taşınmıştır. Bu sebeple de dış etkenlere karşı oldukça duyarlıdır.

Yukarıda sıralanan bu veriler de alkol, stres hormonları, anestezi gazları gibi toksik etkenlerin Y spermlerini olumsuz etkileyerek çeşitli davranış şekilleri ve çeşitli meslek gruplarıyla doğacak çocuk arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkinin oluşmasına sebep olmaktadır.

Gebeliğin 4. Haftasında bebekte oluşan değişiklikler

İmplantasyon, yani gebeliğin rahim içine yerleşme işlevi, hücrelerden salgılanan rahim iç tabakasını eritici bazı maddelerin etkisiyle gerçekleşir. Kendini eriyen bu bölgenin içine alan bebek, üzerinin de bir koruyucu tabakayla örtülmesini sağlar ve bu sayede kendini dış etkenlere karşı koruma altına alır. Bebeğin rahim içine yerleşme işlemi tamamlandığında bebek, anne adayının vücudunda beta HCG adı verilen hormonu üretmeye başlar. Bu durum da gebeliğin gerçekleştiği, yani bebeğin rahim içine yerleştiği mesajını verir.

Bebek yerleştikten sonra, yani blastosist oluştuktan sonra hücre toplulukları kendi aralarında hemen iş bölümü yapmaya başlarlar. Şu şekilde bebeğin vücudunu oluşturacak hücreler ve bebeğin beslenmesini sağlayacak hücreler farklı alanlara çekilir ve bunların aralarında amniyon boşluğu adı verilen genişçe bir boşluk oluşur. Bebeğin beslenmesinden sorumlu olan hücrelere trofoblast adı verilmektedir. Bu trofoblast hücreler İleriki dönemde plasentayı oluşturacaklardır. Trofoblast hücreleri, kendine en yakınlarındaki anneye ait kılcal damarlarla iletişim kurar ve anneyle bebek arasındaki ilk madde alışverişi bu şekilde başlar.

Bebeği oluşturacak hücrelere ise embriyoblast adı verilir. Bu hücreler de bir yandan yolk kesesi adı verilen yapıyı, diğer yandan da organların gelişimini sağlayacak olan ektoderm, endoderm ve mezoderm adı verilen üç ayrı tabakayı oluşturmakla sorumludurlar. Bu 3 tabakadan oluşan ve bebeğin ilk hali olarak tanımlanan bu yapıya bir diske benzediği için embriyonik disk adı verilir.

Gebeliğin bu döneminde anne adayları henüz adet gecikmesi yaşamamış olsalar bile kanda gebelik testi yaptırarak gebeliği tespit ettirebilirler. Çünkü bebek artık, kanda beta HCG hormonu salgılamaya başlamış ve bu hormon kanda tespit edilebilecek durumdadır. Planlı gebeliklerde anne adayı sık sık test yaptıracağı için gebelik belirlenebilirken beklenmedik gebeliklerde bu mümkün olmaz. Çünkü gebelikten şüphe etmeyen anne adayları bu süreçte henüz  başlayan gebelikleri bilemez. Zaten bu dönemde anne adaylarının % 60’ı durumdan haberdar olmadan, yani adet gecikmesi yaşamadan gebedir.

Bu dönemde beta HCG hormonunun salgılandığından bahsettik, ancak bu hormon henüz daha idrarda kendini gösterecek oranda değildir. Bu sebeple de bu erken dönemde idrarda gebelik testi yapıp da negatif sonuç alan anne adayları endişelenmemelidir. Bu süreçte idrarda gebelik testi pozitif çıktığında bunun yanlış olma riski hiç yoktur, kadın kesinlikle gebedir. Ancak idrarda gebelik testi negatif çıktığında yaklaşık 1 hafta kadar bekleyip yeniden idrarda gebelik testi yapılmalı ya da bir sağlık kurumunda kanda gebelik testi yapılmalıdır. Erken dönemde beta HCG, yani gebelik hormonu sadece kanda tespit edilebilir. Kanda gebelik pozitif çıktıysa kesinlikle gebelik gerçekleşmiştir. Fakat bu gebeliğin normal gebelik mi, yoksa kimyasal gebelik ya da boş gebelik mi olup olmadığı ise kan testinden 1 hafta, 10 gün sonra yapılan ultrason muayenesiyle kesin olarak anlaşılır. Bu bakımdan aslında bir gebeliğin tamamen normal olduğu kanaatine varmak için en doğru tespit ultrason muayenesiyle yapılabilmektedir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.