Kahve Türk kültüründe büyük bir yere haiz ve bu nedenle kadın erkek herkesin ciddi bir kahve tüketicisi olduğunu es geçmemek gerekiyor. Son senelerde ortaya çıkan kahve zincirleri ise Türk kahvesi haricinde filtre kahve, hızlı kahve gibi çeşitlerin toplumun her kesimine yayılmasını sağladı ve bu nedenle kahve tüketimi hiç olmadığı kadar yüksek. Dolayısıyla kahve kısırlık yapar mı sorusu, özellikle bebek sahibi olmak isteyen anne baba adayları için büyük bir önem arzediyor. Bu sorunun cevabı için kahveyi ve insanların doğum mekanizmalarını biraz değerlendirmek gerek.
Kahvenin içerisinde bulunan kafein, bizi uyanık tutan madde ve bu madde aslında çay ve diğer bazı uyarıcı içeceklerde de bulunuyor. Ancak kahve kafein bakımından çok daha zengin ve bu nedenle hem uzun vadede bağımlılık yapıyor hem de uyarıcı etkisi ile bizi uyanık tutabiliyor. Kahvenin içerisindeki kafeinin bu uyarıcı etkisi, kan damarlarında ve dolaşım sistemimizde de bazı değişimlerin meydana gelmesine neden oluyor.
Dolayısıyla kahvenin az miktarda tüketimi ciddi etkilere sahip değil ancak sürekli kafein almak vücudun ciddi bir bağımlılık geliştirmesine neden oluyor ve bu da gebelik üzerinde istenmeyen etkilere sahip olabiliyor.
Erkeğin spermlerinden bir tanesinin anne adayının yumurtasını dölleyebilmesi ile resmi olarak gebelik başlar ve döllenmiş olan yumurta fallop tüplerinden ilerleyerek rahim içerisine düşer ve burada kendini besleyecek olan yapıyı oluşturmaya başlar. Yani plasenta olarak adlandırılan ve bebeğin gelişimi süresince onu destekleyecek olan yapı, bol miktarda kan damarı ile birlikte şekillenir.
Bebek ise kordonu sayesinde plasentadan geçen maddeleri tüketir, annenin tükettiği şeylerden etkilenir. Doğum vakti geldiğinde ise bebek rahim kanalından geçerek dünyaya gelir. Gebelik sürecinin başarı ile başlayabilmesi ve sonlanabilmesi için özetlediğimiz bu aşamalarda herhangi bir sorun ortaya çıkmaması gerekmekte.
Kahvede bulunan kafein maddesi gebelik öncesi dönemde ve gebelik süresince çeşitli yan etkilere sahip. Bilimadamları henüz bu etkilerin bilimsel temellerini ortaya koyabilmiş değiller ancak istatistiki anlamda yapılan çalışmalar, günde 5 fincandan daha fazla kahve tüketen kadınlarda gebelik oranlarının %50 düştüğünü, canlı doğum oranlarının ise %40 düştüğünü gösteriyor. Yani kahve tüketiminde aşırıya kaçmak gebe kalma, gebe kalınsa bile canlı doğum yapabilme ihtimalini ciddi anlamda azaltıyor.
Bu anlamda sigara kadar tehlikeli olmasa da kahvenin de gebelik düşmanı bir içecek olduğu söylenebilir. Erkeklerde ise kafein maddesinin nikotin gibi sperm kalitesi üzerinde düşüşe neden olabileceğine dair çeşitli çalışmalar mevcut. Sperm kalitesindeki düşüş hem spermlerin hareketlerinin yavaşlamasına, hem spermlerin şekillerinin bozularak yumurtaya giriş yapamamasına neden olurken, spermlerin genetik materyallerindeki kusurlar yumurtayı da etkiliyorlar.
Zira döllenmiş olan yumurtanın genetik olarak kusurlu olması düşük ihtimalini ciddi miktarda arttırıyor ve kusurlu yumurtalar genellikle rahimde tutunamayarak anne baba adayları daha fark etmeden adet kanıyla birlikte atılıyorlar. Eğer bu atılma süreci ilerleyen haftalarda gerçekleşirse, düşük olarak adlandırılmaktadır ve hem anne hem de baba adayı üzerinde ciddi ruhsal etkilere sahip olabilmektedir.
Kahvenin gebelik üzerindeki etkileri net olarak henüz belli olmasa da, eldeki istatistikler ve gebelik döneminin hassas durumu, kahveyi hayattan çıkartmanın iyi olabileceğini gösteriyor. Uzmanlar günde 1 fincan kahveden fazlasının negatif etkileri ortaya çıkarmakta etkili olabileceğini belirtiyorlar ve bu nedenle çocuk sahibi olmak isteyen anne baba adaylarının en azından gebelik süreci gerçekleşip de sona erene kadar bu üründen uzak durmaları öneriliyor.